Amour


Daha hızlı. Daha hızlı koşmalı. Nefes nefese. Peşinde mi? Arkaya bakacak vakit olsa… Yok. Birbirine dolanmış dalların arasından kendine bir geçit bulmalı. Ah! Sesi duyulmasın diye dudaklarını büzdü. Sağ kolunda bir acı. Tuhaf… Koluna hiçbir şey değmediğinden emindi oysa. Belki de karanlıkta göremedi. Karanlık. Zift karasında kırmızı birkaç göz. Yarasalar… Yarasalar zararsız. İçinde olduğu durumu düşününce zararsız…

Küt! Bunu hissetti işte. Boyu hep sorun olmuştu onun için. Annesi ve on iki yaşından beri görmese de babası orta boyluydu. Dedesine çekmişmiş, annesinin babasına. Kime çektiyse çekti. Onu buna hazırlayan kimse olmamıştı. Babasının fırlattığı içki şişelerine, buram buram alkol kokan nefesine hazırdı. Buna değil. Bacaklarında derman tükeniyordu. Ücra bir köşe bulsa… Görünmeyeceği, bir iki dakika da olsa soluklanacağı… Ya şuracıkta pes edip dursa? Düşünmemeliydi ama düşünmüştü bile.

Bulutlar aniden dağılmıştı sanki. Dolunay tüm parlaklığıyla göz kırpıyordu. Işık şu anda en az ihtiyacı olan şey. Sanki canlı cansız bütün varlıklar ona karşı. Demin arasından geçmeye çalıştığı dalların arasına sığınabilir miydi? Etrafına bakındı. Bomboş. Dallar nerede? Aah! Bu sefer de sol pazusunda bir batma. Ay ışığına çıkmışken kendine bakmayı akıl etti. Sağ kolunda, bileğin biraz üstünde, paralel üç çizgi. Sol kolunda hilal şeklinde yan yana dört beş kocaman delik. Yaralar derindi, kan sızıyordu, yine de öldürücü değildi. Geçer. Daha önce farklı yaralar almıştı. Hepsi geçmişti izleri kalsa da.

İleride, sıra sıra ağaçların ve gecenin durağanlığını bozan bir kıpırtı gördü. İri cüssesi, çıtırdayan yaprakların altındaki toprağı da yerinden oynatıyordu adeta. Güm, güm, güm! Su! Gölün kıyısında durdu. Nasıl da susamıştı… Ellerini suya daldırmadan önce ay ışığı altındaki yansımasına baktı. Çirkinim. Kimse söylemese de emindi çirkin olduğuna. Yanaklarını sıvazladı. Kirli sakalı ve cılız ışıktan dolayı kırışıklıkları seçilmiyordu. Kırkından sonra iyice artan, elliye doğru hayli hayli yarıklara dönüşen kırışıklıklar… Hazır onları görmüyorken yirmi yaş daha genç olduğunu hayal etti. Baştan ayağı bir ürperti gezdi vücudunda.

Suya ellerini daldırdı. Hiç de serin, ferahlatıcı değildi. Hatta yakıcı… Yoksa asit mi? Ellerini çıkardığında ya yerlerinde yeller esiyor olursa? Parmaklarını oynattı. Hayır hayır, iyice kafayı yiyorum. Koca elleriyle aldığı suyu ağzına götürdü. Su, gırtlağını parçalayarak aktı, aktı ve daha içine işleyemeden, kalbi hizasında buharlaştı. Daha aşağı inse hissederdi. İnmemişti. Göğsü gitgide ağırlaşıyordu. Onu yavaş yavaş öne, göle doğru çekiyordu. Düşmemeli, kendini toplamalı… ve de başını kaldırmamalıydı. Dişlerini sıktı.

Fakat bu güce karşı koymak imkânsızdı. Gözleri, gölün üstündeki çıplak ayakları fark etti, ardından dolunaydan beyaz elbiseyi, altındaki ince beli, sonra göğüsleri, boynu… Elleri, dokunmak için uzandı erişemeyeceğini bile bile. Yanaklarında tek bir kırışıklık yoktu daha. Öpülmek için yaratılmış koyu pembe dudaklar ona tatlı tatlı gülümsüyordu. Ve gözler… Başka birine sıradan gelirdi belki, ne rengi farklı ne kirpikleri uzun… ancak o bakışlar. Gözlerini delip içine akan, yüreğine saplanan, hücrelerini altüst eden, beynini ele geçiren…

Çıplak ayaklar ve zarif eller çoğaldı, çoğaldı, tek bir tane ayı pençesi, gerisi binlerce örümcek.  Dokunamadığı güzel yüz, okşayamadığı ipek saçlar, ona gülümseyen dudakların altındaki inci dişler… Hepsi, hepsi yok oldu. Sivri dişler arasından kan donduran kükreme sesleri. Yaratık ona yaklaşırken yerinde mıhlanıp kalmıştı. Kıpırdayamıyorum. Çabalamak niye? Ondan ne kadar kurtulmaya, uzaklaşmaya çalışsa o kadar yakınına geliyordu nasılsa. Son olarak bir akrebinki misali, kocaman bir iğne çıkıp yukarı doğru kıvrıldığında onunla artık burun burunaydı. Yaratık, avının tadını çıkarmak istercesine durdu. Onun önünde boyunun kısaldığını, cüssesinin küçüldüğünü hissetti. Kendini ona teslim etmekten başka çaresi yoktu. Tuhaf bir biçimde istiyordu da bunu. Dudakları adeta ona ait değildi kımıldarken. Lütfen, lütfen bana zehir ver.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.