Onlara Dair, Hilaire Belloc (Çeviri)



Yazar: Hilaire Belloc

Çeviren: Tuğçe Ayteş

Onlar’dan hoşlanmıyorum. Bana neden diye sormanızın bir faydası yok, gerçi birçok sebebim var. Onlar’dan hoşlanmıyorum. Bunca insan Onlar için deli divane olmasaydı Onlar’dan hoşlanmadığımı bilhassa belirtmemin bir anlamı olmayacaktı ve Onlar’ın yere göğe sığdırılamadığını işitmek insanı Onlar’a ilgili nefret ve korkusunu ifade etmeye itiyor.

Çok iyi biliyorum ki Onlar zarar verebilirler ve gizli güçlere sahipler. Tüm dünya üç aşağı beş yukarı yüz bin yıldır bunu biliyor ve Onlar’ın gönlünü almak için her türlü şeye girişilmiş. I. James, zat-ı alilerinin metresini boğardı veya yakardı ama Onlar’ıncanını bağışladı. İnsanlar Mısır’da onları mumyalardı ve mumyalara tapardı; insanlar Kıbrıs, Girit ve Anadolu’da Onlar’ı taşlara oyardı veya (dikkate değer biçimde hala) sanatçılar, özellikle Batı İmparatorluğu’nda, Onlar’ı topyekun dışarıda tutarlardı; Onlar’ın etkisinden bu denli ödleri kopardı. Pekala, Onlar’ın ismini yazmamak ve Onlar’dan sadece “Onlar” diye bahsetmek için kendimi tutuyorum ama Onlar’dan nefret ediyorum ve bunu söylemekten çekinmiyorum.

Bütün canlıların baş suçlarının küçük bir listesini ele alırsanız Onlar’ın o suçların hepsini işlediğini fark edeceksiniz. Üstelik Onlar zalimdir; zalimlik Onlar’ın yürüyüşlerinde ve ifadelerinde bile var. Nefret verici ölçüde zalimler. Geçende Onlar’dan bir tanesinin bir fare yakaladığını gördüm (kedi artık ifşa oldu) ve bu, farz ediyorum ki, sıradan bir cinayetten çok daha mide bulandırıcı. Onlar’ın fareleri yakalayıp yediklerini düşünebilirsiniz. Öyle değil işte. Fareleri, onlara işkence etmek için yakalıyorlar. Hem daha da kötüsü, bunu çocuklarına da öğretecekler; Onların doğalarında iyilikle dolu, masum ve tombul çocukları, Onlar tarafından kasıtlı ve sistemli olarak yoldan çıkarılır; bunun içinde şeytanlık var.

Diğer varlıklar (insan türünü de dahil ediyorum) pisboğaz olur ama gelişigüzel surette, belli bir usulle, utangaç halde veya her nasılsa kusur diye değerlendirilebilecek bir şekilde; Onlar’ınki öyle değil. Onlar her zaman, her durumda, her yerde ve sonsuza dek pisboğaz. Daha en son 1 Nisan Gece İbadeti sırasında, kendim oruç tutarken fincanın tabağını yedi defa sütle doldurdum ve tabak yedi defa boşaldı; üstelik sekizinci defa doldurmam için hırçın, mızmız, yırtıcı şikayetler ve talepler yükseldi. Onlar, evde bulunan herkesin yiyeceğinden bir parça yer. Bütün canlıların en pisboğazı zannettiğiniz çocuk bile bunu yapmaz. Bir seçim yapar, Onlar yapmaz. Onlar bira da içer. Bu bir varsayım değil, bunu biliyorum; kendi gözlerimle gördüm. Özel yiyecekler yerler, hatta kuru ekmek bile yerler. Burada yine bu gerçeğin şahsi ispatına sahibim; Onlar, köpek bisküvilerini de yerler ama hiçbir durumda zehir katılmış bir şeyi yemezler, Onlar öyle büsbütün basitlikten ve mütevazılıktan yoksunlar ve onların ırkını var eden iblis tarafından kurnazlıkla öyle kötü doldurulmuşlar ki.

Ayrıca, Onlar, bütün yaratılmışların arasında tek başlarına, nefret edilen seslere bayılırlar. Bazı varlıkların (ve onların arasında İnsan’ı da sayıyorum), bahşedildikleri ses konusunda yapacak bir şeyleri yoktur doğrusu; fakat seslerinin bet olduğunu bilirler ve bunu daha iyi hale getirmek için çok çaba sarf ederler; bazıları da (mesela tavus kuşu veya fil) seslerinin kulağa nahoş geldiğini bilirler. Dolayısıyla onu tutumlu kullanırlar. Diğerleri, kumru, bülbül, ardıç kuşu ise seslerinin çok hoş olduğunu bilirler ve bizi onunla gündüz ve gece boyunca keyiflendirirler; amma velakin Onlar, seslerinin dünyadaki bütün seslerin en çirkini olduğunu bilirler ve bunu bile bile bizi o seslere daima maruz bırakmakta diretirler, adeta “Kendime acı veriyorum ama sana daha fazla acı veriyorum, o yüzden devam edeceğim,” der gibi. Ve Onlar, bu acının verileceği yeri, kulağımıza pek yakın olan kesin ve yüksek durumları seçerler. Her şehirde, tam şehrin sakinlerinin tam uyumak zorunda oldukları sırada, feci seslerini çıkarmaya başladıklarını belirtmeme gerek var mı? Londra’da bu sesi saat gece yarısını geçmeden duyamazsınız; merkeze yakın köylerde onda başlar, uzak köylerde ise dokuz dediniz mi başlar.

Ayrıca, Efendileri onları korur. Efsunlu bir hayatları vardır. Bir tanesinin Londra sokaklarından birine epey yüksekten atıldığını görmüştüm ama O, sokağa ayak basınca ait olduğu Kayıp Dünya’nın haysiyetiyle sessiz sessiz yürüyüp uzaklaşmıştı.

Onlar’ı gün be gün izleyecek vaktiniz olsaydı Onlar’ın tek bir nazik veya iyi bir şey yaptıklarını ya da tek bir erdemli dürtüyle hareket ettiklerini göremezdiniz. Hayranlığı, sevgiyi, hürmeti veya sevinci dışa vurmak için hiçbir ifadeleri yok. Memnuniyeti ifade etmek için tek bir yöntemleri var ve bunu fiziksel tokluk zamanları için saklarlar. Bütün diğer hayvanlarda neşe veya savunma, salt kullanışlılık veya asil bir öfke işareti olan kuyruk, Onlar’da ancak aksi bir memnuniyetsizlikle sallanır.
Onlar’ın yaptığı her şey zararlıdır, her düşündükleri şey şerdir ve kendiminkini alıp götürdüğümde (ki bunu gelecek hafta, bir sepette yapmayı düşünüyorum), önce Londra’nın en aşağılık kısmı olan istatistik hakkında bir kitap okuyacağım ve O’nu orada bırakacağım çünkü biliyorum ki komşularımın hiçbirisi böyle bir hediyeyi hak edecek kadar sefil değil.

Hilaire Belloc, “On Them”, 1907.

Çevirmenin Notu

1. Yazarın “İstatistik laneti insanlığın üzerine çökmeden önce, keyif içinde, masum bir hayat sürüyorduk ve oldukça iyi düşüncelerle doluyduk” sözü ünlü. O yüzden Londra’nın istatistiğini vurgulaması şaşırtıcı değil.

2. “Onlar”ı böyle (muhtemelen şakasına) kötülediğine bakmayın, hayranlığını dile getirmesini de çok iyi biliyor. Ciddi olsa bile, 1907’de söylediklerini 1931’de tekrar etmemiş diyebiliriz. http://www.tugceaytes.com/2019/03/bir-kediyle-sohbet-ceviri.html

Yazar Hakkında

Joseph Hilaire Pierre René Belloc, 27 Temmuz 1870-16 Temmuz 1953 yıllarında yaşamış, Fransa doğumlu bir yazar ve tarihçi. 1902’de İngiltere vatandaşlığına da kabul edilmiştir. İngiltere’nin yirminci yüzyıldaki en faal yazarlarındandır. (Ama bu çevirinin yapıldığı tarih itibarıyla ne yazık ki Türkçeye çevrilmiş eseri yok.) Yazar, konuşmacı, şair, denizci, hicivci, edebiyat akademisyeni, asker ve politik aktivistti. Katolik inancının eserlerinde büyük etkisi vardır. Tartışma çıkarmasıyla ünlüydü, uzun soluklu anlaşmazlıkları vardı ama aynı zamanda insancıl ve sempatik biri diye de anılıyordu. Çocuklar için esprili ve dini dizeler yazmıştır ve bir dizi eserde G. K. Chesterton ile işbirliği yapmıştır. İhtilaflı konularda lafını esirgememiş, mesela o dönem’de İslam’ı savunan açıklamalar yapmıştır. Fakat bir yandan da anti-Semitizim ile suçlanmıştır. Bazı konuşmalarında ve yazılarında maalesef bu duruşunun izlerine rastlanır. Ne var ki, Nazilerin anti-Semitizmi pratiğe dökmesine karşı itirazını dile getirmiştir.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.