Gölge


Sidik kokan dar sokaklardan bir gölge geçiyor. Sıvası dökülmüş duvarlardan geçerken kaybolup beliriyor. İyice çürümüş bir çöp yığınının dibinde çömelmiş küçük bir kütle var. Akı olmayan umursamaz kara gözleriyle gölgeye bakıyor. Yemeğe ara vermesiyle açılan ağzından içeri giriyor gölge. Çocuk boyutlarındaki, üstü kinin kaplı kütle hareketsiz kalıyor.

Yıllar önce ormanlarda koşan kim bilir hangi hayvanın derisinden yapılmış eski bir koltuğun üzerinde bir kodaman. En az bozulmuş çöplerden özenle seçilmiş bir tabak. Tembel hayvan gibi bir elini uzatıp bakmadan birkaç parçayı eline alarak ağzına atıyor. En yeni çöp bile aylar öncesinin. Araya farelerin ve daha birçok hayvanın leşleri karışmış. Çiğnerken gırç gırç sesler çıkarıyor. Geçmişi, paranın gerçekten bir şeyler satın alabildiği zamanları hatırlıyor. Bir süt kuzusunun butunu koparıp ağzından yağları aka aka yediği zamanları. Dünyanın en kaliteli şaraplarını kana kana içtiği zamanları. Üzüm yok artık, bütün şaraplar da içildi. Sadece çöp kaldı. Şimdilik…

Çöplükte gün doğumu dünün aynısı. Kirlilikten daimi bir bulutla kaplanmış gökyüzünde güneş kendini kızıl kızıl göstermeye çabalıyor. Geceleyin soğuyan çöpler gündüz yine zehirli gazlarını salmaya başlayacak. Yüzyıllarca boşuna üretilmiş ve tüketilmek için var olmuş her şey çürüyor. Güneşin doğuşuyla çöp çocukları yavaş yavaş gözlerini açıyorlar. Sayıları bir zamanlar çok daha fazlaydı. Ama çoğu bu koşullara dayanamadı. Uyum sağlayabilen bir avuç çocuk… Böcekleşmeye başlayan derilerine radyasyon hemen hemen işlemez olmuş. Yeterince esnek olmayan bu yeni deri onların biraz kambur durmalarına yol açıyor. Çöplerin arasında fareler gibi geziniyorlar. Çöp yemeye alışmış mideleri de aynı fareler gibi sindirimde sıkıntı çekmiyor artık. Aslında hayatta kaldıktan sonra çöplükte yaşamak zor değil. Av ve avcı kalmadı. Hayvan ve bitkilerin soyu tükendi. Fakirler arka sokaklara, zenginler yüksek binalara çekildi. Nüfus iyice azaldıktan sonra bir daha kimse kimseyle temasa geçmedi.

Çöp çocukları kim olduklarını bilmezler. Sormazlar da. Keşfetmeye meraklı değiller. Çöplükte hayatta kalmaya bakarlar. Arada sırada gelen şu gölge de olmasa…

***

Gölge ilk ne zaman ortaya çıkmıştı? Zamanın bir anlamı kalmadığı için kimse bilmiyor. Gölge bile olsa bir çöplükle, bu çöp çocuklarla ne işi olabilirdi?

Kodaman yerinden zorlukla kalktı. Böyle beslenmekle bir deri bir kemik kalması gerekirken gittikçe şişiyordu. İç geçirip yatak odasına yürüdü. Odada her zamanki kesif koku vardı. Pencereleri açmak bir işe yaramadığı için onlara elini bile sürmedi. Yatağın üstündeki iskelete göz attı. Yaklaşıp dar kalça kemiğinde parmaklarını gezdirdi. Cesetten iskelet dışında kalan tek şey keçeleşmiş kızıl kahverengi saçlardı. Ağarmaya vakit bile bulamamış saçlar. Kodaman elini iskeletin başına yasladı. Eski karılarının en yenisi. Bir zamanlar öpmeye doyamadığı dolgun dudakları vardı. Tam avuçlarının ölçüsünde memeleri. Yusyuvarlak kalçaları. Kasıklarında bir karıncalanma hissetti. Pantolonunun kemerini aceleyle söktü. İskeletin üzerinde diz çöktü.

Kapının yumruklanmasıyla irkildi. İskeletin yanında uyuyakalmıştı. Git-gellerinin şiddetinden koparak yataktan savrulan kaval kemiğini yerden alıp takmaya çalıştı ama kemik olmadık bir yerden kırılmıştı. Daha sonra yapıştırmak üzere bıraktı. Hantal hantal kapıya gitti. Bir adam elinde kaliteli çöpler bulunan bir tabakla duruyordu. Bir deri bir kemik kalmış kollarıyla tabağı kodamana uzatıyor ama gözlerini ona dikmeye cesaret edemiyordu.

“Öncekinden az bu!”
“Elimizde ne varsa…”
“Mazeret değil!”
“Lütfen… Lütfen… Bu seferlik de…”

Kodaman sinirle omuz silkti.

“Bu son, aklında olsun. Benim de işim zor burada. Bekle.”

Mutfakta dolapların arkasında bulunan gizli bir bölmeyi açtı. Evdeki her şeyin aksine gıcır gıcır görünen bir kasayı cüssesiyle örterek şifresini girdi. Ardından işlevini tam olarak yerine getiremeyen soğutucu bir çantanın fermuarını açtı. Küçücük tüplerde sarımsı bir sıvı vardı. Tüplerin birini aldı. Kapıdaki adam ağzını çoktan sonuna kadar açmıştı. Kodaman tek bir damlayı dikkatle adamın boğazına akıttı.

Gölgenin girip çıktığı çocuk çöpün yanında bir süre hareketsiz kaldı. Diğerleri onun etrafını sardı. Bildikleri tek şey yaşamak ve ölmekti. Hareket etmediğine göre ölüydü. Sonra bir tanesi hareket eden gözleri gördü. Sonra sıra parmaklarda. Elleri, ayakları. Vücut yavaş yavaş felçten çıktı. Bu olayı yaşayan çocuk başına gelenlerin farkında değildi. Kaldığı yerden çöpleri eşelemeye ve kemirmeye devam etti. Birkaç yudum sonra titremeye başladı. Yere sırt üstü yığıldı, debelenmeye başladı. Ağzından köpükler saçıyordu. Diğerleri tepkisiz ama anlam veremez bir halde onu seyretti. Daha önceki vakalarda bunun sonu belliydi. Ezbere bildikleri halde neler olacağını izlemeye devam ettiler. Köpükler bitti, titreme durdu. Ama bu sefer işler alıştıkları şekilde gitmedi: Çocuk biraz dinlendikten sonra yüz üstü döndü ve ayağa kalktı. Çöp çocukları için hayat her zamanki gibi devam etti. Bir şey hariç…

***

Kodaman, kasayı açtı. Stoku bitmek üzereydi. Gölgeyi hazırladı. Bu enzimler olmadan çöpleri sindirmesi imkansızdı. Keşfiyle gurur duyuyordu. “Bir kodaman koşullar ne olursa olsun işte böyle girişimci olmalı. Görünüşe göre kimse benim kadar zeki ve ileri görüşlü değil.” Paranın henüz işe yaradığı, parayla teknoloji, bilim ve bilim insanlarının satın alınabildiği sıralarda yatırımını yapmıştı. İnsan vücudunun yeni şartlara nasıl uyum sağlayacağına dair araştırmalar. Evini nasıl modifiye edebileceğine dair projeler. Dünyadaki canlılar azalırken onun son derece gizli projesini yöneten elemanlar da bir bir ölmeye başlamış, birçok şey eksik kalmıştı. Laboratuvar kapatılmadan hemen önce kodaman, bu gölgeyi fark etti. Teknoloji ve bilimin tesadüfi işbirliği. Gerekli enzimleri toplaması için programlanabilen biyolojik bir gölge. Bir kodaman koşullar ne olursa olsun sömürecek bir kanal bulabilirdi.

Çöp çocukları günlük öğünlerini çıkarmaya koyulmuşken gölge sinsice onlara doğru süzüldü. Hepsinin ağzı kapalıydı. Birinin yemek için ağzını açmasını bekledi. Çocuklar gölgeyi fark edince yemekleri ellerinde öylece kalakaldılar. Gölge bekledi. Çocuklar bekledi. Gölge bekledi. Bu durumda ne yapacağına dair programlanmamıştı. Çocuklar birbirine baktı. Bir tanesi ağzını araladı. Gölge hemen içeri daldı. Mideye ulaştı. Alacağını alarak sokak aralarından dönüş yoluna geçti.

Kodamanın keyfi yerindeydi. Gölge hangi çocuğun midesinden geçtiyse bu sefer tam iki damla sıvı getirmişti. Bir damla birkaç hafta idare ettiğine göre, bu aralar hem kendine yetecek kadar hem de ona çöp getirecek birine verecek kadar mahsulü vardı.

Kapı çaldı. Çok geçmeden. Tam beklediği gibi. “Bu sefiller de çok çabuk acıkıyorlar yahu!” Tok bir kahkaha attı. Tek bir damlayı hemen boğazından akıttı. Hala taze olan diğer tüpü de çöp getiren sefil için elinde tuttu. Kasıla kasıla kapıyı açtı. Akı olmayan gözler. Kinin kaplı derileriyle bir avuç çocuk. Çöp çocukları. Varlıklarını bildiği ama hiç görmediği o sefiller. Ellerinde çöp yoktu. Bu durum kodamanın hoşuna gitmedi. Elindeki tüpü sıkı sıkı kavradı. Kıvrak hareket etmekten ve kaçmaktan çok uzaktı. Çocuklar bulundukları yerden adamın üstüne sıçradılar. Bir anda sayısız diş kodamana saplandı. Çoktan çürümüş olması gereken bu bedenden, acı çığlıklar yükseldi.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.