Tracks: Robyn Davidson'ın Dört Deve ve Bir Köpekle Seyahati



Biyografik filmleri seviyorum. Bana yepyeni insanları tanıtıyor ve daha sonra istersem oradan yola çıkarak bu insanlar hakkında araştırma yapıp daha ayrıntılı bilgilere ulaşabiliyorum. Kuralları yıkan kadınları anlatan biyografik filmler daha da ilgimi çekiyor. Örneğin, daha önce yazdığım Temple Grandin, şimdi yazacağım Robyn Davidson.

Tracks (Çöldeki İzler) filmi aslında Robyn Davidson'ın yazdığı aynı isimli kitaptan uyarlanmış. Robyn'in başta seyahatini yazmak gibi bir niyeti yokmuş ama National Geographic'in makale teklifini kabul edince elini verip kolunu kaptırmış. Filmde birebir yansıtılan National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan ara sıra onun yanına gelip fotoğraflarını çekmiş. Film boyunca Robyn, Rick'in etrafında dolanmasına sinir oluyor. Yalnız bir yolculuk planladığı için sinirlenmesini anlıyorum ama Rick'in fotoğrafları olmasa belki de şu an ondan hiç haberimiz olmayacaktı. (Gerçi, haberimiz olmak zorunda mı? Ayrıca, haberimizin olmadığı kim bilir nice maceracı insanlar var...)


Dört Deve ve Bir Köpekle Çölde Yolculuk


Film direkt Robyn'in yolculuk hazırlıklarıyla başlıyor. Neden bu yolculuğa çıkmak istediği film boyunca açıklanmıyor. Bu açıdan eleştirenler olmuş ama ille de bir sebebi olması gerektiğini düşünmüyorum. Bir insanın canı dört deve ve bir köpekle çölü geçmek de isteyebilir, başka bir şey de. Bu arada, Mia Wasikowska'nın harika bir Robyn Davidson olduğunu da belirtmek gerek. Sürprizbozanlık bir şey var mı emin değilim, yine de dursun kenarda.

Filmdeki hikayeden anladığım kadarıyla Robyn'in şansı oldukça yaver gitmiş. Olumsuz ayrıntılara kitapta yer verilmemiş de olabilir ama maceraya atılan herkes çileli bir yolculuk geçirecek değil. Yol boyunca deve de buluyor, devesini eğitmesine yardımcı olacak kişiler de, kalacak yerler de. Aborijinlerle vakit geçiriyor ama fotoğrafçının onların kutsalını çekmeye çalışmasıyla geri çevrildiği de oluyor. Robyn en büyük zorluğu çölü geçerken yaşıyor. Ara sıra develerini kaybediyor, sonra buluyor. Yol boyunca yaşadığı en acı olay köpeğinin zehirlenerek ölmesi. Onun dışında fotoğrafçı ve oranın ahalisi Robyn'in nerede, nasıl ve kimlerle olduğunu bildiği için pek hayati tehlike söz konusu değil. Açıkçası güneş yanıkları daha sonrası için endişelendirmişti beni ama gerçek Robyn halen sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürdürüyor.

Filmin doğal bir akışta ilerlemesi ve doğal seslerle konuşma sesleri dışında pek bir müzik kullanılmaması, izleyicinin de Robyn'le birlikte yolculuğa hazırlanmasını, başlamasını ve onu bitirmesini sağlıyor. Yalnız gezmek isterken fotoğrafçının etrafında dolaşmasından gıcık oluyor demiştim. National Geographic'te makalesinin yayınlanması onu ünlendirince bir de turist kafilelerinden kaçması gerekiyor. Son zamanlarda turist ve gezgin arasındaki farklar yazılarında değinilenlere burada turistlerle gezginin karşı karşıya gelmesi vesilesiyle tanık olabiliyorsunuz. Etrafı açık safari ciplerinden inen fotoğraf makineli turistler Robyn'in olduğu yöne koşarken ben bile gerildim açıkçası.



Tracks bazı açılardan Wild'a benzetilebilir. İkisinde de genç birer kadın kendilerine bir rota belirleyip fiziksel açıdan zorlu bir yolculuğa çıkıyorlar.  Ne var ki Wild filminde Cheryl Strayed'in iç çatışmalarına ve annesiyle anılarına sık sık tanık olunurken Tracks filminde Robyn'in iç dünyası bizim için gizemini koruyor. Robyn'in annesi o 11 yaşındayken intihar etmiş, belki de onun böyle bir yolculuğa çıkmasını tetikleyen bu olaydır ama emin olamıyoruz. Dediğim gibi canı istediği için yola çıkmış da olabilir. Fakat izleyiciyi serbest bırakması ve yolculuğu daha ön plana taşıması açısından Tracks'i biraz daha beğendiğimi belirtmek isterim.


Robyn Davidson kimdir?


Robyn Avustralya doğumlu. İki kızkardeşten küçüğü. Annesi, o 11 yaşındayken intihar etmiş. Büyük ölçüde halası tarafından yetiştirilmiş. Müzik bursu kazanmış ama başlamamış. Biyologlarla aynı evde yaşayıp zooloji okumuş. Sydney'e taşınıp entelektüel bir grup olan the Push'un üyesi olmuş ve bohem bir hayat sürmüş.

1975 yılında Alice Spring'e taşınıp planladığı çöl yürüyüşü için develerini bulup eğitmeye başlamış. İki yıl boyunca develerini eğitirken acımasız çöl şartlarında nasıl hayatta kalacağını öğrenmiş. Bir yandan Aborijin Toprak Hakları hareketine de dahil olmuş. 

Magazin bilgisi de ekleyeyim. Yine bir seyahat yazarı olan arkadaşı Bruce Chatwin aracılığıyla Salman Rushdie ile tanışmış ve 1980'lerde onunla ilişki yaşamış. Seyahat virüsünü kaptıktan sonra yerinde duramamış. Sydney, Londra ve Hindistan'a taşınmış. Son adresi yine Avustralya, bu sefer Castlemaine.

Hala seyahatler ve gezginlik hakkında yazan bu özgür ruhlu kadına selam olsun. Onu tanımak ve onunla birlikte iki saatlik bir yolculuğa çıkmak için Tracks'i izlemeyi ihmal etmeyin.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.