Lucy: Film Bir Yana, Baş Karakter Harika

Lucy epey sert eleştirilere maruz kaldı. Filmi izlemeden önce önyargılarım vardı ama izledikten sonra bir yönüne hayran kaldım.

Çünkü...

Süprizbozan kesin olur.

Bu kadar bağımsız bir kadın karakter pek kolay bulunmaz. Luc Besson'u tebrik ederim. Filmi resmen soluksuz izledim. Bir yerde baş karakteri batıracaklar dedim ama bence olmadı.

Tamamen erkek arkadaş kurbanı olan Lucy kendini yeni keşfedilmiş etkili bir uyuşturucunun kuryesi olarak bulur. Hem de eski Oldboy'umuz Min-sik Choi için. Bu uyuşturucu anne karnında çok azmiktarda salgılanıp bebeği geliştiren maddeden üretilmiş. Ama poşet Lucy'nin karnında patlayınca hatunun beyin alıp başını gidiyor. Maalesef bu kadar doz zihin açıcı olduğu kadar öldürücü. Lucy artan zekasıyla 24 saatlik ömrü olduğunu hesaplıyor.

Bu sırada Morgan Freeman da beynin kapasitesi hakkında konferanslar veriyor. Bu tür şeyler onun için de teori ama Lucy onca yüzdeden elektronik eşyaları kontrol edebildiği için onunla evinde kolayca bağlantı kurabiliyor. Lucy, Profesör Norman'a ne yapması gerektiğini soruyor. O da ona bilgiyi bir şekilde diğer nesillere aktarması gerektiğini söylüyor. O sırada 24 saatlik ömrü unutuyor ve yakınlaşır gibi olduğu Fransız polisinden bir bebe doğuracağını düşünüyoruz. 24 saati hatırlayınca da zekası gibi doğumu da hızlanmıştır diye düşünüyoruz.

Fakat zeka o kadar artınca Lucy cinsellikten de geçiyor ve heyecan yapan Fransız polisi ortada bırakıyor. Hem de nasıl: Akla hayale sığmayan bir bilgisayara dönüşerek. Böylece profesör ve meslektaşlarına eriştiği bilgiyi aktaracak. En sonunda içinden adeta yıldızlar görünen bir USB'yi bilgisayar haliyle profesöre uzatıp toz okuyor. Lucy USB'ye dönüştü diyenlere akıl fikir diliyorum. Kendi teknolojisini direk sunsa çözmek için yüzyıllarca daha mı bekleyeceklerdi?

Unutmadan, Lucy'nin ilk kadına verilen ad olduğu da hatırlatılıyor bize ve bir sahnede bizim Lucy o Lucy'yle Michelangelo'nun Adem'in Yaradılışı tablosundaki gibi parmaklarını dokunduruyorlar. Bu arada o kısımdaki sahneler ne güzeldir. Düşünce gücüyle tarihin istediği noktasında dolaşıp sandalyeden dinozorları, ilk insanları izlemek...

Fransız polis Lucy nerede diye sorunca cep telefonuna "Ben her yerdeyim" diye mesaj geliyor. Kadın bilinçli saf bir enerji haline geliyor anlayacağınız. Birçok kişi de Lucy Tanrı mı diye isyan etmiş. İngilizcede Tanrı'ya "he" densin, rol arkadaşı Morgan Freeman dahil Tanrı'yı hep erkekler oynasın,  sonra Lucy için böyle bir ima gelince vay efendim... Yok öyle.

O kadar kaliteli erkek oyuncunun Scarlet Johanson'ın yanında figüran gibi bırakıldığını kabul ediyorum. Oh olsun!

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.