Yastıktaki Ses



Şişşt, küçüğüm, ne oldu, uykun mu kaçtı? Nasıl da kırılgan, korunmasız, ürkek görünüyorsun! İri iri açtığın gözlerinde, ışığa aç gözbebeklerin gitgide büyüyor. Yoksa korkuyor musun? Ispanak yemek istemediğinde annene “Ben büyüdüm!” diye bağırıp çağırmak kadar kolay değil tabii… Ah küçüğüm, minik yüreğin küt küt atıyor olmalı. Lezüg… Ha ha ha! Sen korkuyu yüreğinde, beyninde, ellerinde, kollarında, parmaklarında, gövdende, bacaklarında, ayaklarında, eklemlerinde, kemiklerinde, iliklerinde, hücrelerinde hissettikçe ben daha da güçleniyorum. Krok Nedneb. Ha ha ha! Seslen annene, haydi! Sesin çıkmıyor mu? Daha çok havaya ihtiyacın olduğu halde doğru düzgün nefes alamamak ne büyük bir ikilem değil mi? Hayatta ikilemler çok. Karanlıktan kurtulman için ışığı yakman gerek, ışığı yakman için de yataktan kalkman, kalkman için de yatağın altına bakman. Ağaç kütüğü gibi kalın ve çatlak çatlak, sana anlatılan masallarda, hurafelerde dehşet saçan canavarlarınki gibi sivri mi sivri, pis tırnaklı bir el senin incecik, narin, pamuk bileklerini kavramak için pusuda bekliyor mu diye. Oysa yerinden dahi kıpırdayamıyorsun. Nıskacamayadrıpık. Ha ha ha! Bilmediğin dilde, tek kelimesini dahi anlamadığın dualar et bakalım küçüğüm. Sana öğretilen, sorgusuz sualsiz ezberlediğin sözcükleri sırala arka arkaya. Moralini bozmak gibi olmasın ama işe yaramıyor. İstersen eşlik edeyim sana, hatta bir de melodi uyduralım birlikte. Ne o, alt dudağın mı titriyor? Ağla haydi ağlayabilirsen. Onu bile yapamıyor musun? Alnındaki boncuk boncuk terleri bana teslim olduğuna mı yormalıyım? Ha ha ha! Krok nedneb! Ben yastığındaki ses, ben duvarındaki gölge, ben oyuncak ayının yıvışık, sırnaşık gülümsemesi, ben seni saran örtü, ben uzanamadığın elektrik düğmesiyim! Gördün mü bana ne kadar güç verdiğini! Ha ha ha! Müğüçük. Büyüyünce belki de bir daha böyle karşılaşmayacağız. Fakat ben hep seninle olacağım. Uyuduğunda, rüya gördüğünde, uyandığında, yalnız kaldığında, karanlık olduğunda, bir şeyler düşündüğünde, hiçbir şey düşünmediğinde. Her zaman. Anılarının üstünü zamanın, yaşadıklarının, öğrendiklerinin, öğretildiklerinin asfaltıyla kapatacaksın. Ne var ki, en ufak bir delikten sızmak, kaçmak için can atacak bugün, bu saat, bu dakikalar, bu saniyeler. Kim bilir, belki yine böylesi korkarsın da bizzat gelirim senin ziyaretine. İneb rığaç. Ha ha ha! İhmal etme beni, yok etme, var et! İleride neye benzeyeceksin acaba? Pembe, tombul yanakların solup çökecek mi? Gür, yumuşacık saçların seyrelip keçeleşecek mi? Dur biraz… Şimdi ciğerlerin iyice şişene kadar hava dolma arzusuyla yanıp tutuştuğun halde bir parçacık nefes alamazken ilerisini görmek zor değil mi? Toysun,  küçüğüm, fazlasıyla toy! Ha ha ha! Hayat sana benden insaflı mı davranacak sanırsın? Yeri geldiğinde şimdi, şu anda nefesini büsbütün kesmiş olmamamı dilersin belki de… Ancak buna yetmez gücüm. Ne diyorum ben? Duymadın değil mi? Benim gücüm her şeye yeter! Ha ha ha! Her şeye! Mesretsi… Neler oluyor? Niye titremeyi bıraktın?  Hah! Rahat rahat nefes almanı istemesem alamazdın. Çek o iri gözlerini üstümden? Ne fark eder… Beni göremezsin ki zaten. Yoksa görüyor musun? Hayır. Kalkmaya mı çalışıyorsun? Ha ha ha! Bu olmadı işte! Ben üstüne çökmüşken yapamazsın, başaramazsın bunu! Önce el ve ayak parmakların, ellerinle ayakların, kollarınla bacakların, boynun, başın, boynun, dudakların, anne demeye hazırlanan dudakların… Korksana benden. Krok nedneb krok nedneb krok nedneb krok nedneb krok nedneb

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.