İçerik Yazarlığı ve Öykü Yazarlığı Arasındaki Farklar Nelerdir?


Yıllar önce, rahmetli Hulki Aktunç'un bir söyleşisine katılmıştım. Farklı biçimlerde yazdığı etkileyici öykü ve romanlarıyla tanınan Hulki Aktunç, ayakta interaktif bir şekilde kendini anlatırken reklam yazarlığı yönüne de değinmişti. Türkiye'de bir yazarın teliflerle hayatını sürdürmesi imkansız olduğu için bu mesleği seçmişti usta yazar. Katılımcılardan biri ona, reklam yazarlığının öykü ve roman yazmasını olumsuz etkileyip etkilemediğini sordu. Cevabı şöyle oldu: Elbette olumsuz etkiliyordu ama reklam metninde verilmek istenen mesajı birkaç sözcüğe sığdırmak sözcükleri damıtma konusunda kendini geliştirmesini de sağlıyordu.

O söyleşiye katıldığımda henüz yeni mezun, idealist biriydim. Yayınevlerinde çalışabilir, çevirmenlik ve editörlük yaparak hayatımı kazanabilir ve reklam dünyasına hiç bulaşmayabilirdim. Öyle olmadı tabii, reklam ajansına olmasa da birkaç şirkete ve reklam ajansına yakın bir yer olan dijital ajansa düştü yolum. Üniversiteden "Copywriting", yani metin yazarlığı sertifikam olmasına rağmen daha çok içerik yazarlığı yaptım.

İçerik yazarlığının metin yazarlığından farkını şöyle özetleyeyim: Metin yazarı daha çok reklam metinleri yazar, genelde daha kısa ve vurucu metinlerdir bunlar, ayrıca, basılı ya da dijital mecra için olabilir. İçerik yazarı ise reklam metni de yazabilir ama sitede yayınlanacak metinler, uzun blog yazıları ve daha birçok metni daha yazar. Gerçi, bir eleman alınca iliğini kemiğini kurutacak kadar çalıştırmak Türkiye klasiği haline geldiği için artık bu ayrım bence o kadar net değil.

Döndüm, dolaştım, Hulki Aktunç'un yıllar önce değindiği o ikileme ben de böylece varmış oldum. Kendime soruyorum: Girişimim meyve verdiğinde veya kendi isteğimle yazdıklarımdan reklam parası geldiğinde ticari içerik yazar mıyım? Her seferinde zihnimden koskoca bir "HAYIR" çıkıyor. Ama şu an hayatımdan memnun değil miyim? Memnunum çünkü yine bir şekilde yazarak kazanıyorum, bunu meslek haline getirdim ve etrafımda böyle de biliniyorum. Bunlar güzel şeyler.

Kendi kendime düşünürken bu yazı fikri çıktı ortaya. Öykü yazarlığı açısından Hulki Aktunç olabilmek için bir fırın ekmek yemem, bir kütüphane daha kitap okumam gerekiyor ama yine de birkaç kelam edecek kadar da deneyimim oluştu diye düşünüyorum. Sahi, içerik yazarlığı ve öykü yazarlığı arasında benim gördüğüm farklar neler?

Öykü Yazarlığı Gönüllü, İçerik Yazarlığı Ticari


Öykü yazarlığını para için yapmıyorsanız, ki telifleri düşününce pek para için yapılacak durumda değil dediğim gibi, gönüllü yapıyorsunuzdur. Basit mantık. Ama içerik yazarlığını kendi sitenize veya bir arkadaşınızın ricası üstüne yapmıyorsanız (gerçi öylesi de keyifli) bir müşteri için yapıyorsunuzdur. Müşteri demek, ortada parasının hakkını tam anlamıyla bekleyen biri var demek.

Eksiler: Para için, yazmak zorunda olduğunuz için yazdığınız metinlerde daha çok kendinizi değil müşterinizin isteklerini sergilemek durumundasınız. Çok yoğun zamanlarda "Ne öykü yazılırdı şimdi" moduna girmek, ardından parasal kısmı düşünüp odaklanmak olası. Para kazanıp rahat rahat öykü yazacak hayat şartlarını kendime sağlayayım derken bir süre sonra öyküye ne zamanımın ne de aklımın kaldığını fark etmiştim.

Artılar: İnsan bir öykü yazdıktan sonra "Ben yazdım oldu" havasına çok kolay girebiliyor. Ama içerik yazınca durum öyle değil. Sizin üstünüzde bir göz, onun üstünde de müşterinin gözü var. O metin, gerek haklı gerek haksız gerekçelerle, sürekli gidip gelebilir. Bunu yaşamamak için bazı metinleri, yeterince iyi olduklarına inana kadar defalarca okuduğumu bilirim. Bu, bence öykü yazarken de benimsenmesi gereken bir tutum.

Öykü Yazarlığı Stressiz, İçerik Yazarlığı Stresli


Öykü yazarları bana itiraz edebilir: Ne demek öykü yazmak stressiz! Elbette kendi içinde bir stresi var ama yayınevine çoksatar yetiştirmeye çalışmıyorsanız o stres kendi içinizde yaşadığınız bir stres. "Daha iyi nasıl yazabilirim?" gibi. Ama içerik yazarıysanız, özellikle bir şirket bünyesinde çalışıyorsanız, şirket içinde ayrı, müşteri tarafından ayrı strese maruz kalabilirsiniz. İşler hep acildir ve hiçbir zaman istenildiği gibi olmamıştır.

Eksiler: Sürekli zamana karşı yarışırken alelacele ne çıkacağını bilmeden yazmak bir yana, somut bir iş çıkardığınız için herkesin yaptığınız iş hakkında her nasılsa bir fikrinin olması sinirinizi epey bozabilir ve özgüveninizi oldukça zedeleyebilir. Ben böyle bir süreci atlattıktan ancak birkaç ay sonra istediğim gibi bir öykü yazabildim ve öykü bittiğinde derin bir oh çektiğimi hatırlıyorum. Sanki zihnime birikmiş tortulardan arınmıştım.

Artılar: Öykü yazmak kendimize bağlı bir şey olduğu için iş hayatındaki bu stres ve zorunluluktan kaynaklanan disiplini öykü yazarken yakalamak mümkün olmayabiliyor. Zamana karşı yazmak ille de kötü metinler çıkacağını göstermez. Çalıştığım yerlerde oldukça içime sinen metinler çıkarıyorum genelde. Öyküde de kendime öyle bir zaman aralığı verseydim, şu zamana kadar şu kadar öykü yazacağım ve dosyamı hazırlayacağım deseydim belki şimdi öykü kitabımı elimde tutuyor olurdum.

Öykü Yazarlığında Kuralları Siz Koyarsınız, İçerik Yazarlığında Başkaları


Okul sıralarında öykü deyince hemen "giriş, gelişme, sonuç" veya "serim, düğüm, çözüm" denir ya modern ve postmodern öykü anlayışında o iş öyle değil. Klasik deyişle: Tek sınır, hayal gücünüzün sınırı. İstediğiniz konuyu, istediğiniz biçimde, istediğiniz sözcüklerle anlatabilirsiniz. Oysa içerik yazarlığının belli kuralları vardır. Bu kuralları müşteri veya üstünüz sizin için belirler. Belki öyle bir metin o websitesine yakışmayacak ve daha iyi bir fikriniz var. Yok, nasıl söylendiyse o.

Eksiler: Yine insanın kendine ve yaptığı işe saygısının azalması söz konusu. Keşke, aslında büyük bir işi kucaklayan içerik ve metin yazarlarına (bence artı olarak tasarımcılara ve yazılımcılara), daha fazla kıymet ve şirket içerisinde daha fazla rol verilse. Maalesef, esnekliğin her iki taraf için de avantajlı olacağını anlatmak genelde mümkün olmuyor. Sonuçta, şunu şöyle yazacaksın, şu kelimeleri kullanacaksın... Peki.

Artılar: Şimdi yazının başındaki artıya geldik. Müşteri dedi ki parke hakkında bir yazı yaz ama sadece 250 karakterlik yer var. Haydi bakalım, zihne kuvvet! Verilmek istenen mesajı oraya sığdırmak gerçek bir zihin jimnastiği. Bu jimnastik, kısa öykü için ve yabancıların çok kısa öykü (Hulki Aktunç'un Türkçeleştirmesiyle küçürek öykü) için aslında biçilmiş kaftan. Örnek olarak, Ernest Hemingway'in çok ünlü küçürek öyküsünü vereyim: "Satılık: Bebek patikleri. Hiç giyilmedi."

Öyküde Konuyu Siz Belirlersiniz, İçerik Yazarlığında Başkaları


O söyleşideyken biri gelecekten gelip bana günün birinde finans, sigorta, sağlık veya mobilya hakkında yazı yazacaksın deseydi yüzüne kahkahayı basardım. Ama bir süre sonra ne yazı olsa yazarım demezseniz Türkiye şartlarında aç kalabilirsiniz. Mobilya gibi esnek konularda "Evinizi nasıl döşersiniz?" gibi genel geçer yazılar yazmak mümkün ama finans ve sigorta terimlerini iyice araştırıp öğrenmek gerekiyor, yoksa revizyon manyağı olursunuz.

Eksiler: Hiç alakanız olmayan konularda araştırma yapmak zamanı boşa harcıyormuşsunuz hissi yaratıyor. Genelde de yeni dünyalar keşfetmiyor, "Vay, neler olmuş neler!" demiyorsunuz. Belki hayatınızda bir daha hiç kullanmayacağınız ve adını ilk defa duyduğunuz bir marka, bir ürün veya bir sektör hakkında en az 350 kelime ahkam kesmeniz gerekebiliyor.

Artılar: Bu konular belki işinize yaramayacak ama belki de yarayacak! Öykünün sınırı tamamen sizin hayal gücünüz ya, bir miktar daha bilgi edinmenin size zararı olmayabilir. Çoğu yazarın veya okurun bilmediği çok derin ayrıntılar yazma ihtimaliniz de var. Örneğin, iki sene bir sağlık sitesinde çeviri yaptıktan sonra, karakterlerini örselemeyi seven bir yazar olarak tıkandığım birçok noktada açıldığımı ve o çevirilerden edindiğim bilgileri hiç azımsanamayacak bir sıklıkta kullandığımı fark ettim.

Gerçekten anlayışlı bir şirkette, uyumlu bir ekiple çalışarak yukarıdaki eksilerin büyük ölçüde yumuşatabilirsiniz. Başka bir seçenek de tek başınıza çalışabileceğiniz şartları sağlamak. Ben mi? Bu yazıda "gönüllü" bir şekilde içimi döktükten sonra ticari içeriklere geri döneceğim, hem de isteye isteye. İster öykü yazarı, ister içerik yazarı, isterseniz başka meslekten olun, artıları eksileri değerlendirerek şartları kendinize göre biraz şekillendirmeyi denemeniz lazım.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.