Katarakt (Öykü)
Öğlen güneşi yüzünü yaladı. Ekşi
kokuyla burnunu büzdü. Gözleri krikoyla açılır gibi açıldı. Korkunç bir baş
ağrısı. Ağzının etrafına havuzcuk oluşturmuş kusmuk. Çarşaftan aşağı akıp
gitmiş tek bir göz. Göz merceği opak. Yatakta doğruldu.
Çıkarmayıp gevşetmeye çalıştığı
kravatı sıkı bir düğümle sağa yamulmuş. Beyaz gömleğinin üstünde gece mönüsünün
izleri: kırmızılar, sarılar, yeşiller. İki günlük tatil bahşedilmiş hayatında
mesainin izlerini silme çabaları. Elleriyle şakaklarını sıkıştırdı. Gözü göze
takıldı. Sinirle başını çevirdi. Devrik bira şişesini gördü, boş. Kalktı. Ağzı
zehir gibiydi.
Odadan çıkmadan saate baktı.
Neredeyse günün yarısı bitmiş. Apartmanda elektrik süpürgesi, çekiç ve çocuk
sesleri. Tek istediği kafa dinlemek. İstanbul’da, bu mahallede imkansız. Kafasında
sesler. Okulu bitir rahatsın, işe gir rahatsın. Çıkarmadığı pantolonuna cebini
yokladı. Cüzdan. Eve şöyle bir bakıp iç geçirdi. Aman merkeze yakın olsun. Al
işte, yakın. Gecekondudan bozma bir apartman. Rutubet kokan banyo. Geceye dair
anılarını yokladı. Beşinci biradan sonrası yok.
Bir şeye bastı. Kayıp düşecekken
lavaboya tutundu. Yerde bir göz. Basıldığı için ezilmiş. Göz merceği opak. Yatmadan
tuvalete gitmiş demek. Yerdeki gözü
alafrangaya attı. Duş perdesinde de bir tane. Onu da alafrangaya. Banyo
aynasında da. Onu da. Üstlerine işedi. Sifonu çekti.
Ellerini yıkarken yüzüne baktı. Göz
altları mor ve şişkin. Baş ağrısı. Gözleri kanlanmış. İzleniyormuş hissine
kapıldı. Siniri bozuldu. Bakışlarını aynadan indirdi. Avuçlarına suyu doldurup
yüzüne çarptı. Omzunun üstünden hafifçe arkasına baktı. Silkindi. Daha neler.
Evet, ağzı zehir gibi. Bir avuç su da ağzına. Çalkalayıp tükürdü.
Salon. Camlarda gözler. Dağınık.
Göz mercekleri opak. Baktığını göremeyen gözler. Tüller kapalı ama yetmez.
Karanlık perdeleri çekti, gün ortasında. Televizyonu açtı. Midesi yatışana
kadar. Saçma sapan hafta sonu programları.
Kim
kimle yakalandı ŞOK ŞOK ŞOK
Balıkların
gözünü atmayın sayın seyirciler. Fosfor fosfor...
Katarak
göz içindeki lensin saydamlığını kaybederek opak bir görünüm alması, göz
merceğinin yoğunlaşmasıdır. Opaklaşma arttıkça hem uzaklaşma hem de yakın
görmeler hastanın sosyal yaşantısını rahatsız edecek şekilde azalır. Kataraktın
birçok tipi vardır ama genelde üç ana grupta incelenebilir: yaşa bağlı
kataraktlar, doğumsal kataraktlar, ikincil kataraktlar...
Ekranı kaplayan kocaman bir göz.
Gitgide opaklaşan göz lensi. Birden. Yok artık. Birden. Göz ona mı? Altyazılar.
-
Bugün komşumuz hakkında konuşmak için buradayız.
-
Ay, Allahım düşman başına. İnanın çocuklara ne
diyeceğimizi bilmiyoruz.
-
Nasıl, hanımefendi?
-
Ya böyle gece yarıları geliyor. Kızlı erkekli
arabalarda. İçkiden serseme dönmüş. Ne yaptığı belli değil. Çoluğa çocuğa ne
deriz? Tövbe tövbe...
-
Sakin olun hanımefendi. Kendisiyle konuştunuz
mu?
-
Yok ne konuşacaz! Böyle kadınlarla zina mı
yapıyor, yoksa erkekleri mi beğeniyor
anlamadık. Günahı boynuna. Bize de sıçratmasın yeter.
-
İnanılmaz!
-
Küpesi de var!
-
Demeyin!
Gözlerini ovuşturdu. Hayal meyal.
Bir araba. Gece sessiz. Gürültü yapmadığından emin. Kataraktın tek tedavisi
ameliyat... Televizyonu kapattı.
Mutfağa koştu. Şöyle soğuk soğuk
su. Buzdolabında kalmamış. Dışarıdan bir bardak. Başına diktiği sırada.
Bardağın içinde. Çığlık atıp duvara fırlattı. Cam kesiğiyle yarılıp akıyla
birlikte duvardan salyangoz gibi süzülen bir göz. Göz lensi opak. Bakıp da
göremeyenlerden. Ömür boyu katarakt.
Aceleyle mutfaktan çıktı. Adımları
birbirine karıştı. Ne yapmalı? Ait olmadığı bir yerde. Dışarı. Dışarıya. Kapıya
yöneldi. Elini kola uzatacakken kapının zorlandığını fark etti. İnanılmaz bir
titreme. Korkuyla geri adım attı. Kıçını dresuara çarptı. Bir şey hissetti. Elini
kıçına götürdü. Bulduğu şeye baktı. Ezilmiş bir göz. Tiksinerek fırlattı. Dresuara
döndü. Üstündeki yapay çiçeğin içinde bir gözle göz göze geldi. Saksıya elinin
tersiyle vurdu. Yerde dağılan seramiğin içinden bir sürü küçük göz yuvarlandı.
Göz lensleri şimdiden opak.
Cesaretini topladı. Kolu tuttu.
Derin nefes aldı. İndirdi. Gece kilitlemeyi unuttuğu, unuttuğunu o sırada fark
ettiği kapı açılıverdi. Sayılamayacak kadar çok göz ona hücum etti. Eliyle
savuşturmaya çalıştı. Üstüne yapıştılar.
Avazı çıktığı kadar bağırdı. Bağırdı. Bağırdı. Sesi kısılana dek.
Her yerde gözler. Sakinleşti. Bağırmadı.
Silkelenmedi. Kabullenme değil. Bıkmıştı bu manzaradan. Haykırmak bile işe
yaramadığında. Durdu. İki elinin baş parmağı ve işaret parmağını kıskaç yaptı.
Yavaş yavaş. Gözlerine. Göz yuvarlaklarını kavradı. Derin bir nefes aldı.
Kıskaçları hızla sokup hızla çekti. Son bir haykırış. Avazı çıktığı kadar.
Cenin pozisyonu. Sessizlik.
Gözler yavaş yavaş çekildi: "Aa üstüme iyilik sağlık. Deli ayol."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder