You Don't Know Jack: Ötenazi Hakkında Soru Sorduran Bir Film


Jack kelimesiyle birlikte "Hiçbir şey bilmiyorsun" anlamına gelen ve başkarakterin adıyla söz oyunu yapan You Don't Know Jack'i geçenlerde bir film listesinde gördüğümde "Bu filmi izlemeliyim" demiştim. Konu ilginçti, tam üniversitedeki etik derslerimden fırlamıştı. Jack Kevorkian hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama Al Pacino oynadığına göre ilginç biri olmalıydı. HBO için hazırlanan bu TV filminin bir tek 2 saat 15 dakikalık süresi gözümü korkutmuştu ama mevzu Al Pacino olunca sürenin pek önemi kalmayacaktı.

İşte böyle başladım filme. Filmden sonra da şanslıydım. Peter Singer'ın güncel etik konulara giriş niteliğindeki Pratik Etik kitabı da elimin altında bulunuyordu. Ötanaziyle ilgili bölümü açtım ve evet, ötanaziye genel olarak sayfalarca, filme konu olan doktorumuza da neredeyse bir sayfa ayrılmıştı. Bu yazıda filmden bahsedeceğim ama filmden bahsederken ötanaziden bahsetmek imkansız olduğu için Peter Singer'ın yazdıklarına da başvuracağım. Filmi izlerken merak edip ara ara araştırma yapmıştım; yazıda da bilgileri öyle eklemeyi düşünüyorum. Sürprizbozanlar olabilir ama doktorun hayatı zaten Google'da da aranıp bulunabilir.

Jack Kevorkian: Cesur bir doktor mu, soğukkanlı bir seri katil mi?


Film doktor hakkında eleştirileri dile getirse de genel olarak doktorun gözünden, yani ötanazi yanlısı taraftan izleyiciye sunuluyor. Önceden de doktorun yaptığı türden ötanaziyi (ileride anlatacağım) haklı buluyordum ama sanki karşı tarafta olsam da ikna olurdum. Burada Al Pacino çok iyi mi çok kötü bir seçim mi bilemedim. Aktör film boyunca öyle etkileyici tiratlar atıyor ki etkilenmemek elde değil. Filmin ikinci yarısında "Ben Hak yolunu buldum, ötanaziye tövbe diye" başlasa saf değiştirmemek işten bile değil.

Neyse, filme dönelim. Aslında daha önce "normal" şekilde doktorluğunu ifa etmiş olan Jack, 1990 yılından başlayarak "doktor yardımlı intihar"ı savunmanın ötesine geçerek uygulamaya başlıyor. ABD'de birkaç eyalet ve bölge dışında hala yasak olan ötanaziyi (doktor yardımlı intihar için pasif ötanazi denilebilir) uygulamak yasalarca yasaklanmış. Jack aslında sınırları çok net çizilmemiş olan ötanazinin gri alanından yararlanıyor. Bizzat icat ettiği üç aşamalı "intihar seti" artık ölmeye karar vermiş ve gerekli kriterleri geçmiş hastaların kendilerini öldürmelerine olanak tanıyor. Düzeneği filmde ve Google'da ayrıntılı olarak inceleyebilirsiniz. Burada üstünde durulması gereken konu, bu düzeneğin insanın kendi eliyle yaptığı intiharların aksine acı verme ihtimalinin hiç olmaması. Hasta düzeneğe bağlı ipi çektikten sonra çözeltiye damlayan ilk madde bedenini komaya sokuyor, sonuncu madde de kalbini durduruyor. O kadar.

Jack'in ilk hasta adayı Janet Adkins. İleri yaşta bir Alzheimer hastası olan Janet, eşiyle birlikte Jack'in kamera kayıtlarında boy gösteriyor. Yönetmen Barry Levinson, filmi daha etkileyici kılmak için doktorun gerçek çekimlerine Al Pacino'yu eklemiş. Bu kayıtların hiçbirinde Jack yalnız değil, yanında uzman bir doktor daha bulunuyor. İnsanın aklına birçok soru geliyor bu esnada. Mesela, Alzheimer hastası veya tedavisi olmayan başka hastaların gerçekten ölmek istedikleri nasıl anlaşılacak? İnsan hayatının içkin değerini geçtik, ya depresyondaysa? Jack bu konuyu yanında gelen doktor arkadaşlarıyla çok net tutuyor. Depresyonda olduğu tespit edilen hastaların taleplerini reddediyor. Hatta muhabirlerin "Hiç hasta reddediyor musunuz?" sorusuna "Hastaların %97-98'ini reddediyorum" diye cevap veriyor. Hastalardan bunun için ücret alınıyor ve talep bu kadar fazlayken pekala ticarete dönebilecek bir sektör ama Jack prensiplerinden taviz vermiyor, en azından Al Pacino'nun yalancısıyım. Aslında hasta seçiminde ona katılan doktor arkadaşı Janet Good (Susan Sarandon) ondan ötanazi istediğinde önce "Senin daha zamanın var" diye reddediyor.

Böyle olaylı bir işe girişen birinin yasalarla başının belaya girmesi kaçınılmaz. Jack'i durdurmak için seferber olunuyor ama Saul Goodman (Better Call Saul'a selam) tipli avukatı Geoffrey Fieger yer yer çirkefleşerek onu epey iyi savunuyor. Zaten Jack'in cinayetle suçlanması her seferinde düşüyor çünkü hastalar teknik olarak intihar ediyor. Davacı taraf Jack'in tıbbi yetkisini almayı başarıyor, böylece düzeneği için ilaçları edinmesini engelliyor. Ama bizim doktor durur mu? Edinebileceği bir şey buluyor: Karbon dioksit tüpleri. Hastalar, gaz maskesini takıp bir süre sonra hayata veda edebiliyor. Diğer yöntemden biraz daha zor ama işe yarıyor. (Kendi kendilerine deneyip başarısız oldukları yöntemlere kıyasla yine acısız.) Avukat ilerleyen zamanda böyle yeri göğü sarsan bir olayı savunduğu için havalara giriyor, TV'de "Jack'i savunsam da ötanazi yanlısı değilim" gibi demeçler vermeye başlıyor. Jack de haliyle sinir olup onu kovuyor. Bu sırada ötanazinin gri noktasını geçtiğini de ele güne duyurmaktan geri kalmıyor. Kendi kendini öldüremeyecek (ve diğer hastalarına göre epey genç olan) bir ALS hastasını bizzat iğneyle öldürüyor. İşte bu olay onun cinayetle suçlanmasına ve avukat kabul etmemesinin de etkisiyle hapis cezasına çarptırılmasıyla son buluyor. (Özellikle o duruşmada doktorun sadece cesaretine değil kibrine de şahit oluyoruz.) Filmde toplamda 130 kişinin ölümüne yardım ettiği söyleniyor. Avukatı resmi olmayan kayıtlarla bu sayının artabileceğini eklemiş.



Doktor yardımlı intiharın etikteki yeri nedir?


Peter Singer'ın 2011'de güncellediği kitabına göre, doktor yardımıyla intiharın yasal olduğu ülkeler şöyle: "Hollanda [olmasa şaşardım], İsviçre, Belçika, Lüksemburg ve Amerika'nın Oregon, Washington ve Montana eyaletleri." Yukarıda bahsetmeyi unuttum, buraya ekleyeyim. Doktorun doktor yardımlı intihar etmesindeki bu ısrarı aslında bunun için yasa çıkartabilmek çünkü insanların bu haklarının olduğunu iddia ediyor. Bir insan kendi hakkında karar veremez haldeyken fişini çekme kararını verebildiğimiz halde  bilinci yerindeyken bu kararı vermesine karşı çıkılmasındaki tutarsızlığı gözler önüne sermeye çalışıyor.

Jack Kevorkian, tekrar etmek gerekirse, bu işi rastgele yapmıyor. Uygulama şekline bakılırsa bugün Hollanda da muhtemelen hiçbir sıkıntı yaşamayacaktı. Kitapta geçtiği haliyle Hollanda'da doktor yardımlı intiharın yasal olması için gereken şartlar şöyle:

* bir hekim tarafından yapılması;
* hastanın ölme arzusunun gönüllü, doğru bilgiye dayalı ve iyi tartılmış olduğuna hiç şüphe bırakmayacak bir biçimde hastanın açık olarak ötanazi istemiş olması;
* hastanın dayanılmaz bulduğu müzmin, fiziksel ya da zihinsel acı çekmesine sebep olan bir sağlık sorunu olması;
* hastanın acı çekmesini dindirecek başka hiçbir makul seçeneğin (hastanın bakış açısından makul) olmaması;
* doktorun, yargısına katılan başka bağımsız bir profesyonele danışmış olması.

Hollanda'nın doktor yardımlı intiharı yasallaştırmasından sonra patır patır ötanazi yapıldığını düşünebilirsiniz ama neredeyse hiç başvuru olmamış. Fakat bunun yasallaştırılması insanların acı çekmemeyi seçebilecekleri konusunda rahatlık sunmuş. Aklı başındayken asla kimseye muhtaç olmak istemeyen anneannemi Alzheimer'dan yavaş yavaş kaybetmiş biri olarak Jack Kevorkian'ın yasallaştırmaya çalıştığı hakkın yanındayım (ama yepisyeni Türkiye'de yasallaşmasa daha iyi sanki.)

Peter Singer konuyu savunan ve konuya karşı çıkan birkaç argümana yer vermiş. Dikkat çekenlerden birine değinmek istiyorum. Böyle bir şeyin iznini devlet verirse işler Nazi döneminde olduğu gibi çığırından çıkar mı, ötanazi bir soykırıma dönüşür mü? Singer bu ihtimalin göz ardı edilemeyeceğini ama bunun o kadar da olası olmadığına değiniyor. Ona göre, ötanazi Nazi döneminde bir program değildi ve bunu gizli saklı yapıyorlardı. Ayrıca onların yaptığı ötanazi iradeye bağlı değil iradeye karşı bir uygulamaydı. Hem, öldürmek isteseler Nazi inancıyla zaten açık açık katliam yapabiliyorlardı. Singer, Hollanda'dan sonra komşu ülkeler Belçika ve Lüksemburg'un da doktor yardımlı ötanaziyi yasallaştırmasının uygulamayı olumlu bulmalarından kaynaklandığını da ekliyor. Peki, doktorun yanılma payı yok mu? Elbette var ama bu pay, genele bakınca çok küçük. Aynı ötanazinin insan yararına kullanılması karşısında kötüye kullanılmasının çok küçük olması gibi. Düşünür, tedavisi mümkün olmayan hastaların yıllarca hayatta tutulmasının hem acı verici olduğuna ve yaşam kalitesini gitgide düşürdüğüne hem de maliyetli olduğuna ve iyileşebilecek başka hastaların hakkının yenmesine neden olabileceğine değiniyor. Bu arada, Jack Kevorkian intiharlarına yardım ettiği hastaların organlarının bağışlanmasını da sağlamış.

Peter Singer

Jack Kevorkian'a karşı tepkiler


Doktora en büyük tepki dindar kesimden geliyor. Yasal olarak cinayetle suçlanıyor ama günlük hayatta karşılaştığı protestolar o yönde. Evinin önüne kadar gelen protestocular ona hakaretler yağdırıyor, arabasını yumrukluyor, ona bir şeyler fırlatıyor. Gerekçeleri de Kevorkian'ın kendini tanrı sanması. Bu noktada, Al Pacino alıyor sazı eline. Acı çekmeyi erdem olarak gören bir dini savunanların doktor yardımlı intihara karşı çıkmalarının şaşırtıcı olmamasından başlıyor, doktorların yaptıkları tedaviler ve verdikleri ilaçlarla halihazırda zaten tanrıyı oynadıklarından çıkıyor. Filmin en hin hin güldüren repliği de o arada geliyor. "Sizin tanrınız yok mu?" diye soranlara "Var," diyor, "Bach, Johann Sebastian Bach. En azından benimki gerçek." (Bir de mahkeme salonuna ortaçağ işkence aletiyle girdiği sahne enfes.) Bu söyledikleri karşısındakileri ikna etmeye yetmiyor elbette ama filmi izleyenlerden bazılarını ikna ettiğini düşünüyorum.

Karşı çıkılan bir konu da, Ekşi Sözlük'te gördüğüm kadarıyla, Genocide adlı tablosu. Kevorkian çok yönlü biri ve doktorluk dışında ressamlık, yazarlık ve bestecilik de yapmış. Anne tarafından Sivaslı, baba tarafından Erzurumlu bir Ermeni. 1915 Ermeni Tehciri'nde Paris'e gidiyor, aile orada tekrar birleşiyor. Daha sonra Jack üniversiteyi Amerika'da okuyor, orada ünleniyor. Genocide tablosu çok sade. Bir kurban, saçına asılmış iki el. Bir el 1915'i, diğer el 1945'i gösteriyor. Daha birçok eseri var ama Türkiye'de bu kadar tepki toplayanı yok gördüğüm kadarıyla. Hatta tepkiler, doktorun daha da tartışmalı olan ötanazi uygulamasının önüne bile geçmiş. Tabloyu merak edenler için aşağıya ekledim.



Her yönüyle tartışmalı olan Jack Kevorkian hakkındaki bu film, doktor ve ötenazi hakkında bilgisi olmayanlara araştıracak bir konu sunmakla kalmıyor, Al Pacino ve diğer yetenekli oyuncuların katkısıyla en başta "acaba?" dedirten süresinin aksine sürükleyici bir yapım olarak karşımıza çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.