Exam: Kapitalist Bir Sınav


İş hayatı hakkında film ve dizi görünce izlemeyi adet edindim. 2009 yapımı Exam de bunlardan biri. Filmin sadece konusunu okuyup beklentiyi yükseltmediğim için eksiklerine rağmen diken üstünde bir buçuk saat geçirdim. Tam zamanlı olması, tek bir odada bir grup insanla geçmesi açısından seyreltilmiş bir 12 Angry Men havası verdi. Ayrıca ünlü simalar olmaması kendinizi onların yerine koymanıza daha fazla yardımcı oluyor.

Terfi etmek isteyen on aday var. Film onların sabahleyin hazırlanmasından başlıyor. Sonra gri, neredeyse boş bir odaya alınıyorlar. Düzenli bir şekilde dizilmiş masa ve sandalyeler, masaların üstünde sadece Aday 1, Aday 2 yazan beyaz kağıtlar ve birer kalem var. Herkes masasına yerleşiyor. Kapının yanında silahlı bir güvenlik görevlisi var. Ortam tam olarak adayların gerilmesi için hazırlanmış. Adayları bilgilendirmek için içeri bir adam geliyor ve onlara bu oturum hakkında birkaç ayrıntı veriyor.

Tek bir soru var ve onu bulup cevaplandırmaları gerekiyor. Sadece 80 dakikaları var. Bu sırada kağıtlarına zarar vermeleri, güvenlik görevlisi ve adamla konuşmaları yasak. Bir şekilde buraya ulaşmayı başarmış bu seçilmiş adayların hepsi bu odadan zaferle çıkmayı hedefliyor. Bir yandan saate bakıp bir yandan fikir yürütmeleri lazım. Birlikte mi hareket etmeliler yoksa tek başlarına mı? Sorunun yanıtını öğrenmek için filmi izlemeniz gerekecek. Aşağıda birkaç süprizbozan olabilir.

Vahşi Kapitalizm


Böyle bir iş görüşmesi abartılı gibi gelebilir ama üniversitede okurken büyük bir şirkete girmek isteyen arkadaşların 11. görüşmede elendiğini duymuşluğum var. Ayrıca yine büyük bir başka markada grup görüşmeleri yapıldığı ve insan kaynaklarının insanları ikili gruplara ayırıp birbirlerini anlattırdığı görüşmenin ayrıntılarını da dinlemiştim. Bir nevi kedi fare oyunu. Parayı ve mevkiyi elinde tutanlar ona erişmeye çalışanlarla istedikleri gibi oynuyorlar, hele de onlar gibi milyonlarcası varken.

Neyse filme döneyim. Filmdeki görüşme tekniği gayet inandırıcı. (İnandırıcı olmayan, filmin sonunda milyonlarca dolarlık bir ilaç şirketinin  insanlığın hayrına iş yaptığının açıklanması.) Kağıdına bir cümle yazan Asyalı kadının daha en başta elenmesi de şaşırtmaz. Film, kapitalist çalışma ortamındaki ayrımcılığa da değiniyor gibi. Narsist bir karakter olan "Beyaz", en atak karakter ve konuşmacının birbirleriyle konuşmalarını yasaklamadığını fark edip inisiyatif alan ilk aday. Birbirlerine hitap etmek için isim takmayı önerir ve bütün isimleri kendi takar. Siyah, beyaz, sarışın, kahverengi, esmer, koyu renk ve sağır. İtirazlar gelse de insanlar bu ırkçı yaftalamayı benimser.

Kıyasıya rekabet içindeki adaylar arasında bir ikilem vardır. Yönetim onların tek başlarına mı yoksa bireysel olarak hareket etmelerini mi istiyordur. Birlikte fikir üretmeye başlarlar. Önlerindeki kağıtları değerlendirmeye çalışırlar. Gizli mesaj bulmak için lambaları kırarak morötesi, kızıl ötesi ışıkları ortaya çıkarırlar. Yangın alarmını çalıştırıp kağıtları ıslatırlar. Bir göz odada kimi karakterler birbirinin ayağını kaydırmayı bile akıl eder. Bu sırada onlara hiç katılmayan ve garip garip hareketler yapan Sağır'da bir şey olduğu barizdir.

Sartre ve Gizli Oturum

Çok konuşan Beyaz, Sağır'ın hiçbir şeye katılmadan oturmasına sinir olur. Sağır asosyal bir tiptir ve sürekli Fransızca bir şeyler sayıklar. Ortamda biraz Fransızca bilen Koyu Renk onun sayıkladıklarını çevirir, diğerleri de bunlarda anlam bulmaya çalışır. Beyaz iyice sinirlenip "Sartre mısın sen? Bırak filozofluk yapmayı" diye saydırır. Filmi izlerken fark etmemiştim ama sonradan Ekşi Sözlük'te bir yazarın Gizli Oturum alıntısını görünce ayıldım. Film göründüğü kadar yüzelsel olmayabilirdi.

"Cehennem başkalarıdır" sözünü çoğumuz duymuşuzdur. Gizli Oturum'un en vurucu sözlerinden biridir. İnsanların kendi özgür iradeleriyle seçtiği varoluşun başları karşısında değiştirilemeyeceğini savunur. Bu odadaki insanlar da bir süre sonra maskelerini atar ve geçmişleriyle, şimdileriyle kendileri olmaya başlar. Bu pozisyona bir tanesi hariç hepsi başvurmuştur, sadece Beyaz pozisyon için çağırılmıştır. Beyaz narsistliğini konuşturur, grubun dindarı Siyah manyağa bağlar, Sakin görünen Kahverengi daha manyak çıkar, kumarbazlığının yanı sıra askerliğini de konuşturarak işkenceciliğe soyunur. (Bazı açılardan Das Experiment'i de hatırlatıyor.) Herkes garip bir şeyler yaparken tek bir karakter kendini bozmaz.

Farklı Son mu Aynı Son mu?


Filmin sonu yukarıda da belirttiğim gibi inandırıcı değil. Ama sona kalan kadın karakter Sarışın hakkında birkaç kelam etmek gerekiyor. Yukarıda bahsettiğim kendini bozmayan karakter Sarışın. Yalnız Sarışın karakteri konusunda verilmek istenen mesaj konusunda ikilemde kaldım. (İzleyen varsa veya olursa yorumlarını beklerim.)

Sarışın hiçbir olayda kendini kaybetmez ama bir yandan da kendini öne atmaz, çoğunlukla inisiyatif almaz, riske girmez. Kimseyle ters düşmez, hatta zorda olanlara yardımcı olmaya çalışır. Filmde "aptal sarışın" klişesi yıkılıp sona kadının kalmasına başta sevindim. Fakat sonradan içime kurt düştü: Acaba seyirciyi tam da buradan yakalamak için yapılmış bir seçim olabilir miydi? (Yalnız en sonra "Durun bakalım, bu kadar olaydan ben sizin işinizi kabul edecek miyim?" dedikten sonra insanın içinin yağları eriyor. Ama tahmin edersiniz ki işi kabul ediyor.)

Yeniden çekilen çoğu film genelde ilkinini tadını vermez. Exam'in de orijinal, 2005 tarihli, İspanyol yapımı El Méthodo'nun daha kaliteli olduğu söyleniyor. (İngilizcesini çekmeseler olmaz.) O da bilgisayarda sırasını bekliyor. İzledikten sonra belki iki filmi kıyaslayabilirim.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.