Mimik Kontrol Sistemi (MCS) Tehlike mi Avantaj Mı? (Öykü)


Yurt dışında bir süredir fırtınalar estiren MCS (Mimic Control System, Türkçesi Mimik Kontrol Sistemi) birkaç ay önce Türkiye’de de piyasaya sunuldu ve neredeyse gelir gelmez şirketlerde kullanılmasına izin verildi. Bu durum elbette tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmaları yerinde takip etmek için çeşitli şirketlerde farklı konumlarda görevli kişilerin görüşlerini almaya karar verdik ve bu röportaj serisi fikri ortaya çıktı.
Serinin ilk röportajına geçmeden önce bilmeyen seyircilerimiz ve okurlarımız için MCS’yi kısaca anlatalım. Biliyorsunuz insan bedenini kontrol etmenin etik yönü Elon Musk’ın Neuralink şirketinin tam gaz faaliyete geçmesiyle gündeme oturmuştu. MSC, mikroskobik büyüklükte binlerce elektrodun beyninize yerleştirildiği, mobil uygulamayla kontrol edildiği ve tedavilerinizin kolayca yapılabildiği Neuralink’le biraz benzer. MCS’de de yüzünüzün hemen her kasına böyle gözle görülmeyen elektrotlar yerleştiriliyor ama bu teknolojinin fiziksel sağlık açısından kanıtlanmış bir faydası yok, psikolojik yararları ve zararları hakkında konuşmak için de zamana ihtiyaç var.
MCS’yi özetlediğimize göre sizi konuğumuzla tanıştırabiliriz. Yaren K., kendisi 360 derece hizmet veren bir dijital ajansta SEO (Araştırma Motoru Optimizasyonu) Müdürü olarak görev yapıyor. Teknolojiyle aranız nasıl diye başlasak abesle iştigal etmiş olur muyuz?
Hihi. Tabii ki hayır. SEO aslında yıllardır kullanılan bir terim ama tool’ları, ay yani araçları zamana göre gelişiyor. Ben de daha iyi bir manager olabilmek için bütün gelişmeleri takip etmek durumundayım. Haliyle teknolojiyle aram kötü demek gibi bir lüksüm yok.
Anlıyoruz. Peki, teknolojiye bakış açısınız nedir? Beklentileriniz karşılandı mı? Şöyle ki hep aynı espriler, yıl olmuş 2024, uçan arabalar nerede, insansı robotlar nerede...
Ne yalan söyleyeyim filmler, diziler falan, insanın beklentileri yükseliyor. Ama bence iyi durumdayız. Yani bazı şeyler olmasa da olur... Mesela şu MCS...
Kusura bakmayın, lafınızı keseceğiz. Biz de tam o konuya gelmek üzereydik. Diğer teknoloji dallarında olduğu gibi yapay zeka (AI) alanında da beklentilerimiz yükseldi. FaceApp’in yaşlandırma filtresi, AIPortraits’in sizi Rönesans tablolarına dönüştürmesi derken toplanan verilerle gelinen nokta MCS. Tecrübelerinize göre bunun artıları ve eksileri neler?
Nasıl anlatsam... Öhöm. MCS’nin şirketlerde kullanıma girmesini açıkçası hiç tasvip etmiyorum. ALTIMDA ÇALIŞAN HERKES KULLANIYOR YA! Pardon sesim yükseldi ama herhalde siz ayarlarsınız yayından önce. Neyse... MCS herkesin suratında belirmeden önce manager olmak daha anlamlıydı. Şimdi insanların gözünün içine bakıyorum, mobayl uygulamadan neutral modu ayarlamış oluyorlar, tepkilerini anlamak mümkün değil. Gözler kalbin aynasıdır derler ama hiçbir mimikleri oynamadığında içlerinden geçenleri okuyun okuyabilirseniz.
Şey, biz daha çok etik yönden düşünmüştük. Özellikle Türkiye gibi kişisel sınırlara saygının düşük olduğu ülkelerde MCS’nin kullanımının ürkütücü boyutlara ulaşabileceğine dair kaygılarınız var mı?
Var tabii, olmaz mı? Geçenlerde content writer’larımızdan birine işle ilgili sorular soracağım, gömülmüş sandalyesine bir şeyler yazıyor. Yani görevi o değil mi zaten diyeceksiniz ama ben baktığımda bana bakmalı, soru sorduğumda anında cevap vermeli, elindeki başka task’ları mazeret göstermeden verdiğim task’ı yapmalı. Nerede... Suratıma bakmaya bile arada sırada lütfediyor han’fendi. Öhöm, pardon. MCS, evet MCS. Eskiden mimikleri serbestken bir şey dediğimde ağzı burnu oynuyordu, biraz üstüne gidersem de dudakları titriyordu. Şimdi Terminatör gibi bir şey oldu. Neler neler diyorum, kapı duvar. Gözünün kenarı bile seğirmiyor. Hiç etik değil hiiiiç. İşinin başına dönünce bana küfür mü ediyor için için gülüyor mu muamma!
Etik konusunda farklı yerlerden bakıyoruz sanırım. Bizim kastımız bireyselliğin kısıtlanması ve kişisel verilerin gizliliği. Bu teknolojinin distopik tınıları yok mu sizce de?
Distopik tını derken ehe ehe?
Karamsar bir gelecek? Totaliter bir rejim?
Valla benim kariyerim karardı bu garip şeyin ofislere girmesiyle. Kendimi bildim bileli bir mottom vardır: İçi mutlu olan insanın mutluluğu yüzüne vurur ya. Bence dışınızı da mutlu gösterirseniz zamanla içinize yansır. O yüzden her sabah ofis kapısından içeri girmeden önce derin nefes alırım, sırtımı iyice dikleştiririm ve yüzüme bir tebessüm kondururum. Sonra da team’imde çalışan arkadaşlarıma görevlerini hatırlatırım. Gerekirse birlikte mesailere kalırız, hatta sık sık kalırız. Her mesaiye kalıyoruz dediğimde yüzlerini görseniz. HAHAHA! Ay pardon, sesimin kontrolünü kaybediyorum bu aralar. Stressful times anlarsınız ya, müşteriler bir yandan, general manager bir yandan... Bakın sizinle konuşurken Whatsapp’tan mesaj yağmış. Yaren Hanım, quarter report hazır mı, Yaren Hanım yeni müşterimiz için departmanınızın business case’i hazır mı? SEO manager olmak çok zor çoook.
MCS diyorduk...
Ah evet, ne diyecektim... Tamam, hatırladım. İşte şimdi MCS kullanımdayken mesai diyorum... mesai... e mesaiii! Tık yok hiçbirinde. Öyle olunca keyfi... öhöm gereği kalmıyor. Şevk yok, heyecan yok. Onlar açısından tabii. İyi madem diye evlere dağılıyoruz. Hayır yani bugün home office’e geçsek hemen kabul ederim. Karşımda insan var mı yok mu belli değil. Beklentilerimi sormuştunuz. Uzaktan kumandalı insansı robotları tercih ederdim. Bunlardan daha çok mimikleri olurdu, kumandalarını da ben alırdım oohh... 
Yaren Hanım, sayenizde uygulamaya farklı bir açıdan bakma fırsatımız oldu. Türkiye’de mobbing (şirket içi duygusal şiddet) oldukça yaygın. Belki de MCS’nin etik açıdan tehlikelerini tartışmadan önce mobbing için bir savunma mekanizması olabilme ihtimalini de düşünmeliyiz.
ÇALIŞANLARI HİZAYA GETİRMENİN, ŞİRKET İÇİN ÇALIŞMANIN ADI MOBBİNG OLMUŞ! Hihi, hep stresten, normalde başımızı kaşıyacak zaman yok ama sizin gibi değerli insanları kırmamak için programımı gerçekten zorladım. MCS’nin fiilen mobbing yapılan ortamlarda işe yarama ihtimali var. Fakat burası herkesin canla başla çalışması gereken adil bir şirket. O sırada çalışması gereken bir ekip arkadaşım bilgisayarı"nda sosyal medyada mı geziyor n’apıyor nereden bileyim, değil mi? MCS olmasa komik video izlediğinde gülmemek için dudaklarını büzecek falan. Yok, sıfır mimik. General manager bütün manager’lara MCS kullanmayı yasakladı. Adam haklı. Bende de o yetki olsa..
MCS’den sonra hiç iş kaybına veya aksamaya uğradınız mı?
Hayır ya her şey... Evet, ben yöneticilik yapıp yapmadığımı hissedemiyorum. Konuşurken sesleri de titremiyor. MCS’nin ses için bir eklentisi yok bildiğim kadarıyla. Ek bir uygulama da mı kullanıyorlar acaba?
Belki dışlarının öyle olması zamanla içlerine yansımıştır...
Efendim?
Ee, şey, röportajımızın sonuna yaklaşıyoruz. MCS hakkında son sözlerinizi alalım.
Siz demin bana laf mı soktunuz?
Yaren Hanım, objektif bir röportaj da bunun yeri olamaz, lafı bile edilemez. Kıymetli sözleriniz...
MCS hakkındaki son sözlerimi mi duymak istiyorsunuz? [O kadar teknoloji arasında BOK VARDI BUNU ÜRETTİLER! KÜÇÜK GÖTLER NASIL DA KASILA KASILA YÜRÜYORLAR OFİSTE! BURADAN YETKİLİLERE SESLENİYORUM. MGS’NİN ŞİRKETLERDE KULLANIMI KABUL E-Dİ-LE-MEZ!] Öhöm. Dünyayı yakalamak için böyle teknolojileri yakından takip etmemiz elbette önemli. Ama bu teknolojilerin insanlığın temel değerleri önüne geçmemesi için de efor sarf etmeliyiz bence.
Teşekkür ederiz Yaren Hanım. Kariyerinizde başarılar. Sayın seyircilerimiz ve okurlarımız, diğer röportajlarımızda görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın.
Kestik! Kestik!

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.