Predestination: Kaderden Kaçmak Mümkün Mü?

Bu yılın post apokaliptiklerinden biri Predestination. Filmin adı 2014 yılının en iyileri arasında geçiyor. Şahsen iyi ya da kötü olarak nitelendiremeyeceğim ama epey değişik bir film.

İnsanı Memento gibi alıp yerden yere vuran Predestination (Kader) yorumlarda Looper ve Minority Report gibi filmlere benzetilmiş ama bence değil. Tamamen kısır bir senaryosu varmış gibi görünen bir film aslında anlattığı felsefi/dini akımın da tartışmalı yönlerini yalın bir şekilde ortaya koymuş oluyor.

Sürprizbozanlar ve Belirlenimcilik


Belirlenimcilik, nam-ı diğer determinizm, özet geçmek gerekirse, insanın özgür iradesi olmadığını ve her şeyin önceden belirlendiğini ileri sürer. Bu görüş en çok dinlerin ilgi alanındadır ve kadercilik olarak karşımıza çıkar. Felsefi açıdan bakarsak, ne yaparsak yapalım önceden çizilmiş bir planın dışına çıkamayız. Bu Tanrı olabilir, evren olabilir, yapay zeka olabilir vb.

Film tam da bunu eksenine oturtuyor. Birçok kişi filmi ortasından tahmin etmiş ve ilgisini yitirmiş. Ben tahmin edemedim ama etseydim de ilgimde bir azalma olacağını sanmıyorum. Çünkü filmin anlattığı şey rahatsız edici ve bir o kadar da düşündürücü. Zaman yolculuğu icat edilmiş, buna özel ajanlar atanmış; fakat bir suçlu bir türlü yakalanamıyor. Filmde cinsiyet değiştirmiş bir kadın ve zamanda yolculuk yapan bir ajanın sohbeti ağırlıkta ve bu sohbet kritik önem taşıyor.

Çok fazla ayrıntı var ama tek solukta özet geçeyim. Bir yetimhanenin kapısına bırakılmış, kimsesiz ve hermafrodit bir çocuk, büyüyünce sorunlu ve akıllı bir ergen, istediği eğitimi alamayıp hayal kırıklığına uğramış bir yetişkin. Bir de bu kadının suç işleyeceğini düşündüğü ana giden bir ajan. Kadın, onu bir anda terk edecek bir adamdan bir çocuk doğurduktan sonra rahmi alınmış ve erkeklik ameliyatıyla cinsiyeti değiştirilmiş. Çocuğu çalınmış ve o da erkek olarak hayatına devam etmiş. Sonra ortaya çıkıyor ki erkek olarak da doğurgan hale geldikten sonra yıllar önceki kendini döllemiş. İstediği uzay şirketine alınmış, ajan olmuş. Sonra bir kazayla yüzü dağılınca ameliyat sonrası yeni bir yüze sahip olmuş: tam da konuştuğu adamın yüzü, bizzat kendisi. Hastaneden bebeği çalan ve yetimhanenin önüne bırakan da o adam olduğu hali.

Evet, izlerken de insanın beyni bulanıyor. Rahatsız eden kısmı açıklama sunmaması çünkü bir başlangıç yok. Filmdeki karakterin de dediği gibi tam bir kısır döngü. Özgür iradeye hiçbir yer yok. Filme eleştiriler genelde buradan gelmiş. Fakat bunlar zaten felsefe tarihinin de yüzyıllardır sorduğu sorular. Yaşam gerçekten bu kadar belirlenmiş mi? Yaptığımızı zannettiğimiz şeyler zaten yapmaya yazgılı olduğumuz şeyler mi? Kendimizi mi kandırıyoruz yoksa deterministler bütün sorumluluklarını üst bir plana yükleyip kolaya mı kaçıyor?

Toplumsal Cinsiyet ve Transeksüellik


Filmin bir buçuk saate sığdırdıkları bu kadar değil. Kadın erkek eşitliği ve transeksüel haklarına dair de söyleyecekleri var. Genç bir kızken zekası ve kavgacılığı göze batan karakterimiz, kitabına göre bir hanımefendi olmadığı ve olamayacağı için eleştirilir. Bu özellikleriyle kendine ne bir aile bulabilir ne de bir koca. Ama aradığı fırsat ayağına gelir (bunun da belirlenmiş olduğunu saymazsak). Bir uzay şirketinde çalışma teklifi. Fakat matematik ve müspet bilimler konusundaki bilgisi ve fiziksel koşullara dayanıklılığı yeterince hanımefendi olmadığı için burada da sökmez. Uzay şirketinin başındaki adamlardan Mr. Robertson, ne olursa olsun karakterimizi tutmuştur çünkü tam istediği gibi aile bağları olmayan, zeki ve dayanıklı bir adaydır. Ama tam işe başlayacakken hamile kalır ve hakkını kaybeder. Anneliğe de razıdır ama bebeğini kucaklayamadan kaybeder.

Doğum sırasında hermafrodit olduğu keşfedilmiştir. Ama rahim paramparça olduğu için doktorlar sezaryen tercih etmek ve sonra da onu erkek yapmak zorunda kalır. Karakter, hayatındaki her şey gibi cinsiyetini de seçememiştir. Buna da boyun eğer ve daha erkeksi olmak için çalışmalar yapar. Karnında sezaryen, memelerinde de mastektomi iziyle iş bulması, kadın haliyle hiç memnun olmadığı, onun kalitesi altındaki işleri bulmaktan bile zordur. Çocuğu muhtemelen orada tekrar işe başlaması için alınmıştır. İyice erkek kılığına uyum sağladıktan sonra şirkette işe başlar ve kısır döngü devam eder.

Kısacası, alt metinleri olan etkileyici ama epey de rahatsız edici bir film Predestination. Bu kadar film çeşitliliği arasında izlerseniz bir buçuk saatinize muhtemelen değecek.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.