Yürümeye Övgü Anlatmakla Bitmez!

Elimdeki kitapları eritmeden yeni kitap almaya niyetim yoktu. Ama size de olur mu bilmem, bazen hiç duymadığınız bir kitap kendini gösterir ve onu almadan edemezsiniz. Daha önce Ten ve İz kitabını okuduğum David le Breton'un Yürümeye Övgü kitabı da aynen öyle karşımda duruyordu.

Başlıktan sonra arka kapaktaki şu yazıya vuruldum: "Yürümek keyiflidir, çünkü öncelikle insanı gündelik yaşamın zorlamalarından geçici olarak da olsa kurtarır. Yürümek stresi, aceleyi, üretme zorunluluğunu yok eder. Yürümek, aslında yaşamın o kendine özgü zamanını yeniden bulmaktır." Tam da İstiklal Caddesi'nde yürürken!

Seyahati hayatımın bir parçası olarak görüyorum. Gittiğim yerlerde saatlerce yürürüm, ünlü mekanlara bakarım, bir o sokağa bir bu sokağa girerim. En rahat spor ayakkabılarımı giymiş de olsam her seyahatten sonra ayaklarım muhakkak su toplar. Kitabı elime alıp kasaya ilerlerken aklımda şu soru vardı: "Yürümenin hakkını gerçekten veriyor mu?"

Okuduktan sonra gönül rahatlığıyla yanıtlayabilirim: Evet! David le Breton ve çevirmen İsmail Yerguz muhteşem bir keyif yaşattılar bana. Biraz da kitabın içeriğinden bahsedeyim.

Kitap şu cümlelerle başlıyor: "Yürüyüş dünyaya açılmadır. İnsanı mutlu yaşam duyguları içinde yeniden oluşturur." Yürürken olduğu gibi kitabı okurken de farklı bir dünyaya açılacağınızı hissettiren cümleler.

Kitabın başlıkları da çok çekici. "Yolun eşiği" ile başlıyorsunuz. Sonra uzunca bir "Yürüyüş zevki" geliyor. Burada "Yürümek, İlk Adım, Zamanın Krallığı, Beden, Eşyalar, Tek Başına mı Grupla mı?, Yaralar, Uyumak, Sessizlik, Şarkı söylemek, Uzun hareketsiz yürüyüşler, Dünyaya açılma, Adlar, Dünyanın komedisi, Temel unsurlar, Hayvanlar, Toplumsal sapma, Gezintiler, Yolculuğu yazmak, Yürünen dünyanın küçülmesi" alt başlıkları sizi karşılıyor. Bu bölüm yürüyüş severlerin en çok "Ben de, ben de!" diyecekleri bölüm. Daha sonra zorlu doğada ve farklı kültürlerde geçen "Ufuk yürüyüşleri", ardından "Kent yürüyüşleri" geliyor. Hac yürüyüşlerini anlatan "Yürüyüşün tinsellikleri"nden sonra "Yolculuğun sonu"na geliniyor.

Brugge yolları taştan...
Kitapta sevgili birçok isimden alıntıya ve anıya rastlamak da mümkün. Henry David Thoreau, Rousseau, Kierkegaard, Nietzsche, Walter Benjamin, Werner Herzog ve daha niceleri... Rimbaud'nun yürüme tutkusunun bir bacağına mal olması. Werner Herzog'un, Paris'te ağır durumda hastaneye kaldırılan sinema tarihçisi Lotte Eisner'i ziyaret etmek için dinsel bağlam dışı bir hac misali Avrupa kırsallarında üç hafta yürümesi.

Kitap küçük bir hacme sahip ama bittikten sonra size dünyalar bırakıyor...

2 yorum:

ruzgarustu dedi ki...

Tugce, paylasimin icin tesekkurler. Haftasonu 50 km'den fazlaca yurumus ve su an ayaklari agriyan benim icin bu kitabi okumak artik farz oldu:-) Yazdiklarini ilgiyle takip ediyorum. Sevgiler!

Tuğçe Ayteş dedi ki...

Ben teşekkür ederim. Kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Bittikten sonra bir 50 km daha yürütür :) İyi okumalar...

Blogger tarafından desteklenmektedir.