Warm Bodies: Zombilerin Yaşamına İçeriden Bir Bakış


Şu ömürde yarı-ergen zombili aşk filmi de önermek varmış. Ama gerçekten keyifliydi, paylaşmadan edemedim. Zombi severler için bir yenilik de barındırıyor: Zombilerin yaşamına içeriden bir bakış. Yaşam dedimse de idare ediverin. Onlarınki de öyle bir çile.

Sürprizbozanlara giriş.

Aynı isimli kitaptan uyarlanan Warm Bodies (Sıcak Kalpler), zombiliğin tekdüze yaşamından ve yalnızlıktan sıkılmış zombi R'nin iç konuşmasıyla başlıyor. Zombilerin homurtudan başka ses çıkaramadığı düşünüldüğünde bu konuşma hem akıcılığı sağlıyor hem de bize direkt bir zombiyle iletişim kurma olanağı tanıyor. Nicholas Hoult da sempatik bir zombi seçimi olmuş, empati yapmayı kolaylaştırıyor.

İşte o konuşma: "Hayatım neyden ibaret ki? Çok solgunum. Dışarı daha çok çıkmalıyım. Daha sağlıklı beslenmeliyim. Duruşum berbat. Daha dik durmalıyım. Daha dik durabilseydim insanlar bana daha fazla saygı gösterirdi. Benim sorunum ne? İnsanlarla iletişim kurmak istiyorum. Neden insanlarla iletişim kuramıyorum. Doğru ya. Ölüyüm ya ondan. Kendime bu kadar yüklenmemeliyim. Hepimiz ölüyüz sonuçta..." Görüntü, müzik ve makyajla birleşince izlenebilir bir film olduğu daha buradan belli oluyor.


Zombi-insan aşkı


Senaryodaki aşk hikayesi aslında gayet klişe (zombi-insan aşkı klişe?). Yalnızlıktan sıkılan bu zombi, bir grup türdeşiyle insan yemeye çıktıkları bir sırada ilaç toplayan gençliği gafil avlayıp çıtır çıtır yedikleri sırada esas kız Julie'yi görüp anında aşık oluyor ve onu oracıkta kurtarmaya karar veriyor. Kızcağız başta korksa da nazik ve kültürlü zombimizin etkisine kapılıp Cem Yılmaz misali "Zombi de olsa insan insandır" havasına giriyor.

Filmin ilk yarısında zombi kızı uçaktan bozma evine atıyor, ikinci yarıda kız zombiyi saraydan bozma evine atıyor. Zombi avcısı aksi baba onları ayırmaya çalışıyor. (Adam da haklı karısı, çocuğu zombilere yem olmuş; kız eski erkek arkadaşını yiyen zombiyi tutup getiriyor damat diye.) Hem isim hem de balkonla Romeo ve Juliet göndermeleri sunan yönetmen bizi üzmüyor, çiftimizi orijinal hikayenin aksine kavuşturuyor.


Filmde aşk dışında kalanlar


Bence filmde aşk dışında kalan kısımlar çok daha zevkli. Öncelikle, insani özellikleri kaybedince yaşamın ne kadar yavanlaştığını görebiliyoruz. R ve diğer zombiler ölüp dirildikten sonra geçmiş yaşamlarına dair hiçbir şey hatırlamıyorlar. R, bu hatırlamadığı geçmişe özlem duyuyor. Diğer zombi filmlerinden farklı olarak bu filmde, zombiler dirilmesini istemedikleri cesetlerin beyinlerini yiyorlar. Yalnız, beyin yemenin bir yan etkisi var: yedikleri kişinin anıları onlara geçiyor. R, Julie'nin eski erkek arkadaşı Perry'nin beynini yediğinde onun çocukluğuna ve Julie'yle arasının iyi olduğu döneme dair anıları da kaydetmiş oluyor. Bu ayrıntıyı hesaba katınca aslında Julie'ye aşkı yüklenmiş gibi bir şey oluyor.

Filmin dönüm noktası, R'ın gayet canlı olan Julie'yi zombi dünyasına takdimi. Onları el ele gören zombilerin bence sadece aşktan değil, yukarıda bahsettiğim gibi insani bir hisse tanık olduklarından dolayı kalpleri atmaya, vücutları ısınmaya başlıyor. Unuttukları insanlığa yavaş yavaş geri dönüyorlar. Örneğin, R'ın kankası M, bir vitrine bakarken eski bir anısını, bir kadınla el ele tutuştuğunu hatırlıyor. (Geri dönüş olacak ama filmin başında kankayı tanıştırdığı ve homurtularla anlaştıkları sahne harikaydı.) R, yine insani bir şey olan uykuya ve rüya görmeye de hasret. Ne var ki, kızın yanında uyuyakalıyor ve rüyasında ta en başta kendi kendine söylediği şeyi görüyor: insanlarla kaynaştığını.


Önyargıları yıkmak


R ve Julie'nin yarattığı bu etki kankadan başlıyor ve dalga dalga başka zombilere de yayılıyor. Bu arada zombilerin ceset ve iskelet diye iki farklı türü var. İnsanlığı hatırlayan kısım cesetler. İskeletlerse tamamen dönüşsüz ve insafsız yaratıklar. Zombiler gibi yamuk yumuk da yürümüyorlar; ince uzun bacaklarıyla tabana kuvvet koşuyorlar ve kemik gücü kullanıyorlar. Bunların kökünü kazımanın tek yolu, insanlarla cesetlerin birlik olması. Ama önce, Julie'nin aksi babasının başını çektiği insanların önyargısını kırmak gerekiyor.

Aşk dışındaki güzel noktalardan biri de bu bence. Zombilerin mecburiyetten dolayı insan eti yedikleri ve şans verildiğinde düzelebildikleri anlaşılıyor. İskeletlere karşı savaşta, orduyla gelen insanlara cesetler yardım ettiğinde askerler şaşırıp kalıyor. "Bir sorun var. Hangisini vuracağız?" Akıllı davranarak kendilerine yardım edenleri değil arsız olanları vurmaya karar veriyorlar. Julie'nin başı çektiği dostluk görüşmeleri, aksi babanın zombi oğlanı vurduktan sonra akan kanı görmesiyle olumlu yönde nihayete eriyor.

Bütün iskeletler temizleniyor. Temizlenmeyenler kendi kendilerine telef oluyor. İnsanların ördüğü duvar, Berlin Duvarı edasıyla yıkılıyor ve insanlarla anladığım kadarıyla vejetaryen olan cesetler kaynaşmaya çalışıyor. Bu sırada R neredeyse tamamen insana dönüşmüş durumda. Bu kadar hızlı adapte olması şaşırtıcı değil çünkü uçaktan bozma evini zaten insani parçalarla doldurmuştu. Kar kürelerinden plaklara kadar pek çok şey. Yalnız R, zombiyken de kızla gayet iyi anlaşırken kız onunla tam manasıyla zombilikten çıktıktan sonra kavuşuyor. Kıyak geçeyim bari; önyargılar o kadar da yıkılmamış demeyeyim, can korkusu diyeyim.


Film müzikleri


Filmde genel olarak tatlı tatlı göndermeler var. Örneğin, R uçak evinde kızı tavlayabilmek için topladığı plaklardan birini çalmaya başlıyor. Kız "Neden iPod dinlemiyorsun?" diye soruyor. Zombi de yapıştırıyor cevabı: "Plakta ses daha kaliteli, daha canlı". Kimi zaman plaktan kimi zaman arkaplanda çalan şarkılar (ve çalındıkları anlar) gerçekten başarıyla seçilmiş.

Benim favorilerim arasında, cesetlerin insani özellikler kazanmaya başlayıp iskeletlere karşı yürüyüşe geçtikleri sırada Scorpions'tan "Rock You Like a Hurricane" çalması ve Julie'nin kankasının R'a insani makyaj yapmaya başladıkları sırada "Pretty Woman" açması var. Böyle anlatınca saçma geliyor ama izlerken siz de bu sahnelere kayıtsız kalamayacaksınız.

Sonuç olarak, şaşırtıcı biçimde bomboş olmayan ve aynı türdeki filmlerden ayrı bir yerde konumlanan, bir yandan da oldukça akıcı ve sevimli bir film olmuş Warm Bodies. Benim gibi öylesine izlemeye başlayıp epey beğenebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.