Gone Girl (Kayıp Kız) Eksik Bir Kayboluş Hikayesi

Gone Girl'ü (Kayıp Kız) IMDB ilk 250 listesinde bir anda ilk 100'de görünce sinemadayken kaçırmayalım dedim ama bu da The Judge gibi evde izlemeye daha uygun bir film çıktı. İyi bir film olsa da puanı bence abartılı.

House of Cards'ın ilk sezonunu yeni bitirmişken tadı damakta kalan David Fincher yönetmenliğinin bir örneğini daha seyretmek istedim. İki buçuk, arayla falan üç saat süren film sıkmıyor. Ama sonunda tam olarak tatmin de etmiyor.

Filmin yıldızı Ben Afflect değil Rosamund Pike. Kadın almış götürmüşken adamın adı biraz daha fazla duyulmuş diye başa yazmak ayrı bir gıcıklık. Rosamund Pike, bu ismi tekrar edeyim. Tartışmalı bir rolde de olsa kadına verilen senaryo bu, gayet de oynamış.

Asabi sürprizbozanlar

İlk yarıda kaybolan Amy Dunne'da bütün şüpheler evliliklerinin sallantıda olduğu kocada, Nick Dunne'da. Ama ilk yarının sonunda her şeyin aslında kadının planlarının sonucu olduğu ortaya çıkıyor. Buralarda sorun yok. Yönetmenin bakış açısı değiştirmedeki mahareti. Kadına şiddet dorukta olsa da erkeğe şiddetin göz ardı edilebileceği. Evliliğin zor olduğu ve kadına büyük bir külfet yükleyebileceği. Böyle gitseydi muhtemelen sürükleyiciliğinin yanı sıra muhalif yanıyla da dikkat çekecek ve gerçekten bir klasik olabilecekti.

İkinci yarıda film iyice gevşedi. Kadın cinnet mi geçiriyor, içi mi psikopat, adama hastalık derecesinde bağlı mı belli değil. Böyle de iyi gidebilirdi gerçi. Ama kadın ortaya çıktıktan sonra federal ajanların yaşadığı akıl tutulması, Nick'in mecburen çile çeken ikizi Margo ve detektif Rhonda Boney dışındaki kadınların acizliği pek iyi niyetli ayrıntılar değildi sanki.

Filmin sonuna kötü diyemem. Sevmedim ama öyle bitmesini istemediğim için sevmedim. Kadının adamı onunla yaşamaya tekrar ikna etmesi. Bir de işin içine bebek sokması. Aslında şiddet gören kadınların da eşleriyle kalmayı sürdürmesi ve evliliklerin çocukla kurtarılmaya çalışılması hiç görülmedik durumlar değil.

Bir de evin kedisi var. Gizli başrol. Bir ara katil çıkacağından bile şüphelendirdi şapşal. Kapılara bakakalmalar falan. Oscar'ı kendisine vermezlerse ayıp ederler.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.