Bir İşi Ne Kadar İstiyorsunuz?

Ölümcül Çözüm (Le couperet, İngilizcesi ilginç biçimde The Axe yani Balta), 2005 tarihli bir film ve Belçika-Fransa-İspanya ortak yapımı. 9 yıllık bir film olduğuna bakmayın, daha birkaç gün izlediğimde bugün çekilmiş hissi verdi bana.

Üniversite mezuniyetimde kep atarken etrafıma bakıp ne kadar çok mezun var demiştim içimden. Binlerce burada, binlerce başka üniversitelerde, binlerce başka yıllarda... Üniversite ismimi duyunca gözleri parlayan ama bölüm adımı duyunca acıyarak bakan insanlar hatalı çıktı. İşsizlik her yerde, herkes için var. Bu yaşa gelip hâlâ yaptığım işin parasını alamıyorsam, gittiğim görüşmelerde asgari ücrete yakın maaşla üç ay sigortasız çalışmayı beğenmeyince işverenden "Ama bunu kabul eden adaylar var" lafını işitiyorsam ortalıkta pek iş var da denilemez. Neyse özet geçeyim. İş az, kaliteli iş daha az, uyanık işveren çok, uyanık çalışan da çok. Peki, bu rekabet ortamında doğru düzgün bir iş nasıl bulacağız?

Le couperet'de Bruno Davert (José Garcia) pek tasvip etmediğimiz ama izlerken içimizin yağlarını erittiğini kabul etmekten de geri duramayacağımız bir yöntem geliştiriyor: Sahte bir iş ilanı veriyor, ona rakip olabilecek adayların adını alıyor ve onları tek tek "temizliyor". Bunu yapan kişi doğuştan bir seri katil değil. 15 yıllık şirketinden taşınırken daralma nedeniyle çıkarılan, kimyacı, efendi, orta yaşlı, evli ve çocuklu bir adam. (Filmin konusuna odaklanıyorum ama özellikle başrol oyuncusunun çok iyi olduğunu da belirteyim.)

Arada sürprizbozanlar olabilir.

Bruno, uzun süredir çalıştığı işinden çıkarıldıktan sonra bunalıma girer. Ama yalnız değildir. Fransa'da yaşanan krizden dolayı birçok kalifiye eleman işsizdir. İddialı bir adaydır fakat daha iddialı adaylar vardır ve Bruno kırk yaşını geçmiştir. Aklına bir fikir gelir: Sahte bir iş ilanıyla birçok adaydan başvuru alır. Bunlardan beşini ayırır, bir de artı olarak istediği şirketin istediği pozisyonundaki adamı listesine ekler. Planını uygulamaya karar verdiğinde eli ayağı titrer. Zamanla alışacaktır. Birini kapısının önünde vurur, birini arabasıyla çiğner, birine acıyıp bir şey yapmaz ama adam zaten bunalımda olduğu için intihar eder (cinayetler onun üstüne kalır). Arada iş görüşmelerine de gider. Artık eski Bruno gitmiş, yerine pervasız bir Bruno gelmiştir. Kinayeli cevaplar, oğlunun hırsızlık suçunu örtmede gözükaralık... (Kimyacı ve aile babası kimliğiyle Walter White'ı da hatırlatır. Breaking Bad'den önce çekildiğini hatırlatayım.) En sonunda istediği pozisyondaki adamdan da kurtulur.

Filmin sonu epey muğlak. İnternette araştırdığım kadarıyla ortak bir fikir de yok. O yüzden kendi tahminimle devam edeyim. Filmin ortasında bir iş görüşmesinde Bruno görüştüğü kadına "matmazel" der. Kadın "madame" diye düzeltir, evli olduğunu vurgular. Bruno özgüvenli cevaplar verir ama yine de "Sizi sonra ararız" cümlesini işitir. Bruno cinayetlerini işler ve nihayet tam istediği pozisyona yerleşir. Önemli görünen bir iş yemeğinde o görüşmedeki kadın mekana gelir. Arkadaki binada şirketin kocaman adı vardır. Kadın adama yaklaşacak gibidir. Film orada pat diye biter. Bruno sadece pozisyonu elde etmekle kalmamış, oyunun kurallarını öğrenip yerini sağlamlaştırmış ve ondan öncekilerin yaptığı gibi fırtınalı bir aşk hayatına da yelken açmıştır. Anlarız ki kapitalizm, onun vahşi kurallarını yerine getirebilecek kişilerin kazandığı bir oyundur.

Hollywood tarzından farklı, kaliteli bir kapitalizm eleştirisi izlemek isteyenler için ideal bir film.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.