Korku ve Düşmanlık

Geçenlerde, 2012 yılında İletişim Yayınları'ndan çıkmış olan "Türk Sağı: Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri"  adlı kitabı okudum. İyi yazılmış, benim gibi politikayla pek alakası olmayan bir insanı sürükleyebilecek, ufkunu açabilecek makaleler mevcut. İnci Özkan Kerestecioğlu ve Güven Gürkan Öztan tarafından derlenmiş.

Bu kitabı önermemin sebeplerinden biri, günümüzün siyası rüzgarını daha iyi anlamaya olanak tanıması. Benim neslim ve benden önceki neslin apolitikliği dillere destan. Ama Gezi'den sonra pek çoğumuzun ufku açıldı ve olan biteni farklı gözlerle izlemeye başladık. O yüzden, boşluğumuzu tamamlayacak, böyle tane tane yazılmış ve tutarlı kitaplara, makalelere ihtiyacımız var.

Kitapta, giriş babında 2 makale var. Gerisi 4 bölüme ayrılmış:

- Ezeli düşmanlar, yakın tehditler: Sağ zihniyetin fikri sabitleri
- Mitler: Tarih, mekan, kültür
- Fetişler: Devlet, iktidar, modernlik
- Milli, ahlaki hassasiyetler: Kadınlık, erkeklik

Birinci bölümde komünizm ve "Moskof" imgesi, masonluk ve Yahudilik, Alevilik ve Kızılbaş algısı, AKP ve Kürt meselesi hakkında makaleler bulunuyor. İkinci bölümde Ayasofya, Gelibolu Yarımadası, İstanbul'un Fethi imgeleri, İslami sinemadaki imgeler ve sağın aydınlara beslediği düşmanlık yer alıyor. Üçüncü bölümde devlet, kalkınma, ağır sanayi fetişlerinden bahsediliyor. Dördünci bölümde milliyetçi kadın yazarların romanlarında erkeklik kurguları ve başörtünün macerasını okuyabiliyoruz.

Kitaptaki makale yazarları: Tanıl Bora, Kadir Dede, Mehmet Ertan, E. Zeynep Güler, İnci Özkan Kerestecioğlu, Elifhan Köse, Seda Özdemir, M. İnanç Özekmekçi, Aylin Özman, Güven Gürkan Öztan, Tebessüm Öztan, Cenk Saraçoğlu, Nurseli Yeşim Sünbüloğlu, Ömer Turan, Aslı Yazıcı Yakın, Sinan Yıldırmaz.

Makalelerin hepsi özenle kaleme alınmış ama girişteki, daha genel olan iki makaleyi, özellikle İnci Özkan Kerestecioğlu'nun "Korku ve Siyaset: Türk Sağının Ezberlerini Çözümlemek" makalesini daha da beğendim. Aşağıda makalenin beğendiğim paragraflarından birini okuyabilirsiniz.


Kitabı okurken

Kitabı okurken merak ettiğim hususlardan biri bu kadar korku ve düşmanlık içinde nasıl yaşanabileceği oldu. İnsan elbet korkar ama ömür boyu bir tehdit ihtimaliyle yaşamak ne kadar sağlıklı bilemiyorum. İnsanın içinde sürekli kor halinde yaşayan düşmanlığı anlamakta da güçlük çekiyorum. Önyargılarım vardı, belki hala vardır ama neyseki ailem beni kronik düşmanlık besleyecek şekilde yetiştirmemiş. İnsanın devamlı taşıdığı ağır bir yük olsa gerek. Ve ileriye doğru adım atmasına büyük bir engel...

Günümüzde siyasilerin konuşmalarını dinlediğimde, sosyal medyayı takip ettiğimde o kadar nefret söylemiyle karşılaşıyorum ki midem bulanıyor. Küçük bir çocuk kaybolduğunda bile, insanların hep birlikte onu aramaya çıkmasına sevinmek ve ufaklığın sağ salim bulunmasını dilemek yerine komplo teorileri üretiliyor. (Vefat haberini duyunca yüreklerinin de sızlamadığını tahmin ediyorum.) Maneviyattan bahseden insanlar en sıkı materyalistlerden bile daha materyalist çıkıyor, durmadan betonu, tüneli, metroyu övüyor.

Daha sosyal, daha şeffaf bir devlet olmayı istemek ötekileşmek haline geldi. Kürt, Ermeni, Alevi, eşcinsel olmak maalesef hep öteki olmaktı. Haziran ayından sonra nurtopu gibi bir ötekimiz daha oldu: Geziciler. Kitap okumanın bile düşmanca bakışları üstüne çekebildiği "yalnız ve güzel ülkem"de süregelen amansız korkunun ve düşmanlığın üstesinden nasıl gelinir, bir arada uyumlu bir şekilde nasıl yaşanır? Umudum tükenmek üzere...

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.