50 Kuşağının Saklı Hazinesi: Feyyaz Kayacan



Hani bazı yazarlar vardır, merak edersiniz, kitaplarını alırsınız ama bir türlü başlayamazsınız. Keşfedilmek için doğru zamanı bekler gibidirler. Feyyaz Kayacan da benim için öyle oldu.

Türkiye edebiyatında benim için ilk iki sırada Bilge Karasu ve Leylâ Erbil vardır. Hulki Aktunç ve İhsan Oktay Anar'ın da bende yerleri ayrıdır. Feyyaz Kayacan'ın Bütün Öyküleri'ni elime aldığımda iyi bir yazardan güzel bir edebiyat eseri okuyacağımdan emindim. Ne var ki, daha ilk sayfadan öyküye ve Feyyaz Kayacan'ın kalemine vuruldum.

Kitapta Feyyaz Kayacan'ın öyküleri kitap kitap birleştirilmiş: Şişedeki Adam, Sığınak Hikâyeleri, Cehennemde Bir Yusuf, Gibiciler, Hiçoğlu'nun Serüvenleri, Bir Deli Değilin Defterleri. Feyyaz Kayacan'la tanıştığım ilk öykü "Hiçoğlu'nun Serüvenleri". İsmini arayan 6 santim, 053 milimlik bir adamın öyküsü:

"Ad bir çeşit safradır. Kişioğluna kimin nesi olduğunu, hangi rafın malı olduğunu öğretir. Ad sahibi olmak, ev sahibi, mal sahibi, yetki sahibi, devede kulak sahibi olmak kadar kişiyi soylandıran birşey. Adsız olmak adların dışında yaşamak, penceresiz bir odaya perde asmaya benzer, penceresiz bir odanın penceresinden atlamaya benzer."

Sığınak Hikâyeleri kitabı Türk Dil Kurumu Ödülü'ne layık görülen Feyyaz Kayacan'ın, ustalıklı ve dinamik dilini ne kadar övsem az. Seçtiği öykü konuları da birbirinden ilginç. Bahsettiğim Hiçoğlu'ndan bize şişesinden seslenen Şişedeki Adam'a, türlü türlü iyilik uzmanlarından zekâ geriliği olan Gizlem'in içsel girdaplarına kadar çok geniş yelpazede sürprizle karşılaşmak mümkün. Kitabın sonlarında doğru karakterler arasında Onat Kutlar'ın adının geçmesi de mutluluk veren bir ayrıntı.

Feyyaz Kayacan, 50 kuşağının diğer yazarlarına göre daha az tanınıyor ama kesinlikle kaçırılmaması gereken büyük bir yazar. Yazar, Saint Joseph Fransız Lisesi'nin bitirmiş, Fransa ve İngiltere'de öğrenim görmüş, uzun yıllar Londra'da yaşamış. Batının etkisini ve mekânlarını öykülerinde bulmak mümkün. Bende, son zamanlarda bağımlısı olduğum Avrupa gezilerimi sürdürüyormuşum hissi de yarattı bu nedenle.

Feyyaz Kayacan'ın varoluşçuluk anlayışı 50 kuşağınınkine hem benzer hem de farklı unsurlar taşıyor bence. Yine bireyin yalnızlığı ve kendini arayışı var ama bu, toplumsal yönden ayrılmıyor, bireyler toplumun içinde kendilerine uygun bir yer, bir yaşam arıyor adeta. Hiçoğlu, Şişedeki Adam, Gizlem, Lütfiye Abla hep böyle karakterler. Tutunmaya çalışanlar denilebilir belki de. 

Gerçekten öyle midir bilmem ama Feyyaz Kayacan da ne bireyi ne toplumu yücelten kendine has varoluş fikrini "Gibiciler" öyküsünden şu sloganla ima etmiş adeta:

"NE BENCİYİZ NE BİZCİ
GİBİCİYİZ GİBİCİ"


Feyyaz Kayacan'ın tek romanı Çocukluktaki Bahçe'yi de aldım. Ama öyküler kadar uzun süre beklemeyecek sırasını...

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.