Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı

Daha yeni, tam da bu sayfanın "İnsan dünyada hayal ettiği ölçüde yaşar" sloganına uygun bir film girdi vizyona. Fazla sinemada da oynatılmıyor nedense. Halbuki, şahsi görüşüme göre başyapıt olmasa da modern bir klasik olmaya aday bir fikir. Hatta daha şahsi görüşüme göre izlediğim en iyi filmlerden biri: Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı (The Secret Life of Walter Mitty).

Yönetmen koltuğunda ve başrolde şu ana kadar sadece eğlencelik olarak izlediğim birkaç filmiyle Ben Stiller var. Küçücük bir rol de olsa karizmanın kitabını yazan Sean Penn, tatlı yüzü ve gülüşüyle Kristen Wiig de rollerine cuk oturmuş. Bir film uzmanı değilim ama sahnelerin geçişi, müziklerin ve renklerin kullanımı tam tadında, yormadan, yumuşacık. Sinemada yaklaşık iki saatinizi vererek uzun süre iyi hissedebilirsiniz. Şahsen ara ara moralim bozulduğunda bilgisayarda ve televizyonda da izlemek isterim bu sevimli filmi.

Film Hakkında


Bundan sonra araya sürprizbozanlar (spoiler'lar) girebilir. Aman dikkat!

Filmin etkileyici yönleri bunlarla sınırlı değil. Kısa film tadındaki nefis fragmanı izledikten sonra, filmin bitiminde eve gider gitmez istifa mektubumu yazmaya başlarım diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Gayet mantıklı bir şekilde cesaret veren, her şeyi bırakıp gidin diye gaza boğmayan bir film çıktı. Yıllardır ertelediği seyahatlerine on altı yıllık işini kaybetme riskiyle girişiyor. Ama çalıştığı Life dergisinin günün şartlarına göre tamamen internet yayınına geçme kararıyla fotoğraf tab etme işini kaybetmesine engel olmaz. (Tek çocuklu bekâr bir anne olan aşkı Cheryl de ilk kovulanlardan olur.)

Ne acıdır ki filmde dikkatimi çeken şeylerden biri on altı senelik tazminatını tek seferde kolayca alabilmesi oldu. Yine de Walter Mitty de bizim gibi hesabını kitabını zor denkleştiren ve Grönland'dan İzlanda'ya, Amerika'dan Afganistan'a yolculuğunun masrafları fitil fitil çıkıyor.

Farklı Ülkeler


Filmin ülke tercihlerine değinmeden de olmaz. Walter'ın, babası tarafından armağan edilen bir seyahat defteri vardır ama babasının vefatıyla yiyecek zincirlerinde çalışmak zorunda kalarak bir kenara kaldırmıştır. Film, Walter'ın hayallerini paldır kültür gerçekleştirip klasik bir Avrupa turuna çıkması yönünde gitmiyor ve gittiği yerlerin en turistik yerleri gözümüze sokulmuyor. Grönland'a gidiyor, insan yok denecek kadar az, yollar bomboş ama görülecek yerler listenizde yerini alıyor. İzlanda'da da durum benzer: İsmi dünyaca söylenemeyen yanardağın patlamasını da gösteriliyor ama Danimarka'dan ne kadar sürer acaba hesaplarına girişiyorsunuz.

Himalayalardaki "küçük cesur adamlar"ın Walter'da uyguladığı "dağ kutsaması"na, atlı Afgan beyinin Walter'ın annesinin kayısılı keklerini süngüsünün ucundan afiyetle yemesi, fotoğrafçı Sean'la Walter'ın yerli halkla top oynamaya inmesi gibi ayrıntılar da çok keyifli olmuş. Daha birçok güzel sahne var ama filmin etkisi daha sıcak olduğu için anlatmakla bitecek gibi değil...

Film komedi filmi değil aslında. Fakat ünlü filmlere göndermeler en komik sahnelerden bazılarını oluşturuyor. Walter'ın Grönland'da "Arabanız var mı?" diye sorduktan sonra "İki arabamız var: kırmızı ve mavi" cevabı alması ve Walter'ın "Kırmızı olanı alacağım" demesiyle Matrix'e göz kırpması ve Walter'ın kendini Benjamin Button olarak sevdiği kadınla birlikte yaşlandığını hayal etmesi epey güldürdü.

Walter Mitty'nin Hayal Gücü


Filmin beni çeken ilk yönünü en sona sakladım: Walter Mitty'nin hayal gücü. Hatta kendimi karakterle özdeşleştirip filmi onun gözünden izledim diyebilirim. Film, "hayallerinizi gerçekleştirmek için yola çıkın" mesajı taşısa da iyi huylu, kendi halindeki Walter'ın ofis hayatının, genel olarak hayatının ve dışı sakallı, içi ergen uyuz yeni müdürün sataşmalarından sıyrılıp birkaç saniyeliğine akıl almaz maceralara atılması da yabana atılmaması gereken bir şey. Bu kopmalar psikolojik kaçış olarak görülebilir ama kaçışların en yaratıcı ve keyiflilerinden.

Gerçi atlamamak gerek: Walter'ın Grönland'daki hayali, Cheryl'in "Space Oddity" söyleye söyleye onu helikoptere atlamasına ikna etmeye de yarıyor. Hayal, gerçek macera için cesaretlendirici rol de oynuyor.

Film bitti ama Walter Mitty'yle ortak özelliğimiz olan birkaç saniyelik kopuşlara devam. Dokuz-on saat bir yere gönüllü olarak hapsolmanın ağırlığı başka türlü hafiflemez. Böyle bir düzende yaratıcı fikirler tam da bu anlarda çıkıyor...

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.